english
stringlengths
2
1.48k
non_english
stringlengths
1
1.45k
language
stringclasses
49 values
Can you help me fold the clothes?
Giysileri katlamama yardım edebilir misin?
en-tr
It's a very strange place.
Çok tuhaf bir yer.
en-tr
Was this man not a communist?
Bu adam komünist değil miydi?
en-tr
I bought a new razor.
Yeni bir jilet aldım.
en-tr
My father is still in bed.
Babam hâlâ yatakta.
en-tr
He is the head of the house.
O; evin reisidir.
en-tr
It appears to be a machine translation.
Bu; makine çevirisi gibi gözüküyor.
en-tr
Which shelf should I put this book on?
Bu kitabı hangi rafa yerleştireyim?
en-tr
I swallowed a fly.
Sinek yuttum.
en-tr
Can you put that into French?
Fransızca söyleyebilir misin?
en-tr
What do you do on Mondays?
Pazartesi günleri ne yaparsın?
en-tr
Make sure that you don't get on the wrong bus.
Yanlış otobüse binmediğinden emin ol.
en-tr
Can you help me Monday afternoon?
Pazartesi öğleden sonra bana yardım edebilir misiniz?
en-tr
Where's the picnic going to be?
Piknik nerede olacak?
en-tr
Do you have this number memorized?
Bu numarayı ezberledin mi?
en-tr
Did you study French last year?
Geçen sene Fransızca çalıştın mı?
en-tr
Don't let anyone else read this letter.
Bu mektubu kimsenin okumasına izin verme.
en-tr
Don’t get smart with me!
Bana bilmiş bilmiş cevap verme!
en-tr
I love Cat Stevens because he converted to Islam.
Cat Stevens'ı severim, çünkü müslüman oldu.
en-tr
I'd love that to happen.
Onun olmasını isterdim.
en-tr
I've visited Boston two times.
Boston'a iki kez gittim.
en-tr
You must sleep
Sen de uyumalısın.
en-tr
we will study .
Ders çalışacağız.
en-tr
Tom bought a cat toy for his cat.
Tom kedisine oyuncak aldı.
en-tr
Choice overload can paralyze people into avoiding decision-making.
Çok fazla seçenek arasında kalmak insanları karar almaktan kaçınmaya itebilir.
en-tr
I can't fit that in my suitcase. It's too big.
Bunu valizime sokamıyorum. Çok büyükmüş.
en-tr
I knew that I was being followed.
İzlendiğimden haberim vardı.
en-tr
I love the songs that Tom writes.
Tom'un yazdığı şarkıları beğeniyorum.
en-tr
I love the songs Tom writes.
Tom'un yazdığı şarkıları beğeniyorum.
en-tr
Do they have earthquakes in Australia?
Avustralya'da deprem oluyor mu?
en-tr
When will you move to Australia?
Avustralya'ya ne zaman taşınacaksın?
en-tr
I wish I'd studied harder.
Keşke daha çok çalışsaymışım.
en-tr
I wish that I'd studied harder.
Keşke daha çok çalışsaymışım.
en-tr
Did the scientific Adam really exist?
Bilimsel Adem gerçekten var oldu mu?
en-tr
He was the only Muslim in town.
Kasabadaki tek Müslüman oydu.
en-tr
Arrests were made throughout the country.
Yurt çapında tutuklamalar gerçekleştirildi.
en-tr
The operation was codenamed "Forest."
Operasyona kod adı olarak "Orman" verildi.
en-tr
This is what we've come to.
Geldiğimiz nokta bu.
en-tr
Stalin died and all Algerians cried.
Stalin öldü ve bütün Cezayirliler ağladı.
en-tr
2013 was a hard year.
2013 zor bir yıldı.
en-tr
2013 was a good year.
2013 iyi bir yıldı.
en-tr
2013 was a bad year.
2013 kötü bir yıldı.
en-tr
What else did Tom give you?
Tom sana başka ne verdi?
en-tr
Put on this hat.
Bu şapkayı tak.
en-tr
Boston was fantastic.
Boston harikaydı.
en-tr
Everyone calmed down.
Herkes sakinleşti.
en-tr
You need to come out and see this.
Dışarı çıkıp bunu görmen gerek.
en-tr
Life was not easy in Boston.
Життя в Бостоні непросте.
en-uk
When I grow up, I want to be a doctor.
Büyüdüğümde doktor olmak istiyorum.
en-tr
Tom didn't apologize.
Tom özür dilemedi.
en-tr
I didn't feel happy.
Я не почувався щасливим.
en-uk
Friends are the stars shining; they appear in the dark.
Arkadaşlar parlayan yıldızlar gibidir, karanlıkta ortaya çıkarlar.
en-tr
"Where is their grandpa from?" "Libya."
"Onların dedeleri nereli?" "Libya."
en-tr
The news is alarming enough these days.
Haberler bugünlerde yeterince korkutucu.
en-tr
Five players were invited by Anadoluspor to apply for the national team squad.
Milli takım aday kadrosuna Anadoluspor'dan beş oyuncu çağrıldı.
en-tr
Wishing you success forever, my dear friend.
Sana hayat boyu başarılar dilerim, canım arkadaşım.
en-tr
How did you get home?
Eve nasıl gittin?
en-tr
Everyone looked out the window to see what was happening.
Neler olduğunu görmek için herkes pencereden dışarı baktı.
en-tr
I spent over three thousand dollars yesterday.
Dün üç bin dolardan fazla para harcadım.
en-tr
I spent over $3,000 yesterday.
Dün üç bin dolardan fazla para harcadım.
en-tr
Algeria was a French colony until 1962.
Cezayir 1962'ye kadar bir Fransız sömürgesiydi.
en-tr
Is it true Tom is in prison?
Tom'un hapiste olduğu doğru mu?
en-tr
Tom can't quite believe Mary is really going on a date with him this Friday night.
Tom, Mary'nin cuma gecesi gerçekten onunla çıkacağına tamamen inanamıyor.
en-tr
I believe I belong here.
Ben buraya ait olduğuma inanıyorum.
en-tr
Go to blazes!
Canın cehenneme.
en-tr
The Vandals invaded North Africa in the fifth century A.D.
Vandallar MS 5. yüzyılda Kuzey Afrika'yı işgal ettiler.
en-tr
He is not ugly.
O çirkin değildir.
en-tr
He's not ugly.
Він не потворний.
en-uk
Tom Martin has been a lobsterman for 35 years.
Tom Martin 35 yıllık ıstakoz avcısı.
en-tr
Tom was sick in bed for three weeks.
Tom üç hafta boyunca hasta yatağındaydı.
en-tr
I think that what you said is true.
Dediğin doğru bence.
en-tr
Don't let anyone in this room.
Bu odaya kimsenin girmesine izin vermeyin.
en-tr
We live in the same house.
Aynı evde yaşıyoruz.
en-tr
Do you sell any pillows?
Yastık satıyor musunuz?
en-tr
Rain is essential for life.
Yağmur hayat için olmazsa olmazdır.
en-tr
His house is in front of the mosque.
Evi caminin önünde.
en-tr
He wanted to learn about Islam.
İslam hakkında bilgi edinmek istiyordu.
en-tr
Jesus is mentioned in the Quran.
Kuran'da İsa'dan bahsedilir.
en-tr
The assistant referee raised his flag for offside.
Yardımcı hakem ofsayt bayrağını kaldırdı.
en-tr
Don't you dare tell anyone else what I said.
Sakın dediklerimi başkasına söyleme.
en-tr
If the hotel has got a spare room, then book it.
Otelde boş oda varsa, o zaman onu kirala.
en-tr
He was walking in the water.
Suda yürüyordu.
en-tr
She is interested in Korean because of Korean drama.
Kore draması nedeniyle Korece ile ilgileniyor.
en-tr
You left me last night.
Sen dün gece beni terk ettin.
en-tr
Can I have a ticket please?
Bir bilet verir misin?
en-tr
Did you see the child who was here?
Buradaki çocuğu gördünüz mü?
en-tr
Have you seen a child with curly hair?
Kıvırcık saçlı bir çocuğu gördünüz mü?
en-tr
It's hard for me to know who you are anymore.
Seni artık tanımakta güçlük çekiyorum.
en-tr
My peers don't play with me.
Benim yaşıtlarım benimle oyun oynamıyor.
en-tr
You thought you were going to kidnap the kid, didn't you?
Aklın sıra çocuğu kaçıracaktın değil mi?
en-tr
We'll talk about this with you later.
Bunu seninle daha sonra konuşacağız.
en-tr
Can we go a little bit faster?
Biraz daha hızlı gidebilir miyiz?
en-tr
I'll catch you if you fall.
Düşersen seni tutarım.
en-tr
Who's that by his side?
Bu yanındaki kim?
en-tr
He's a half-wit.
Yarım akıllının biri.
en-tr
I never would have guessed that he would be able to do such a thing.
Böyle bir şey yapabileceğini hiç tahmin etmezdim.
en-tr
If Turkey does anything that I, in my great and unmatched wisdom, consider to be off limits, I will totally destroy and obliterate the economy of Turkey.
Türkiye benim büyük ve eşsiz bilgeliğimle sınırları aşmak olarak nitelendirdiğim bir şey yaparsa Türk ekonomisini yerle bir ederim.
en-tr
You can see him with my permission.
Benim iznim doğrultusunda onu görebilirsiniz.
en-tr
He needs to eat.
Yemek yemeye ihtiyacı var.
en-tr
Jesus isn't God.
Hz. İsa, (haşa) ilah değildir.
en-tr