Unnamed: 0
int64
0
16.6k
Sentence
stringlengths
1
13.7k
Sentiment
int64
0
1
13,200
benim gönlümde hep ama hep bir mumara ooo ooo bir starrrr Müjde Ar
1
13,201
SİNEMADA SEYRETTİÐİM İLK STAR TREK FİLMİ.BORGLAR ÇOK İLGİNÇTİ.OLAYLARIN BAŞLANGICINI ANLATMASI GÜZELDİ.AMA BU SERİ DE ARTIK FAZLA UZADI GİBİ...
0
13,202
50 yıl önce bu kadar sert, gerçekçi ve büyük bir sistem eleştirisi filmi yapmak gerçekten takdire şahan ve büyük cesaret örneği, kendisinden sonra gelen bir çok filme ilham verdiğinide söylemeden geçemicem ama geçen uzun yıllarda film baya eskimiş o gün için çok önemli olan gazeteler hatta köşe yazarları bugün kale bile alınmıyor, sadece büyük gazetelerin ana sayfadaki başlıklarının önemi kaldı, sadece türkiye için değil dünyada nerdeyse her ülke için aynı şeyler geçerli.Bu sebeptende üzerinizde yeterli etkiyi bırakamıyor, sonundaki ucuz adalet anlayışıda(herzaman kötüler kazanır bırakın adalet tecelli eder masallarını) filmin 21. yüzyıl için olmadığını kanıtlar nitelikte.
1
13,203
acık soylemek gerekırse (kendı fıkrım ıcın) bombos bır fılm .aktorlere yazık olmus.
0
13,204
son yıllarda bütün avrupa'yı tehdit eden ırkçılık sorununu sürükleyici bir dille anlatan kaliteli bir yapım.
1
13,205
Modern toplum sorunlarından en önemlilerinden birini, terörü merkezine alan, sürükleyici bir film. Aslında bu cümle, filmin aksiyon yüklü, çatışmalı, hareketli bir film olduğu gibi yanlış bir algıya sebep olabilir. Kesinlikle öyle değil çünkü. Terörün insanlara, özellikle de doğrudan mağdurlara etkisi, bir de bu mağdurların hak arayışı ve kendi ülkelerindeki ırkçılıkla karşı karşıya kalması arka planlarında işleniyor. Fatih Akın'ın yönettiği film tahmin edilebileceği üzere Almanya'da geçiyor. Irkçılık konusunda hem yakın geçmişte hem de günümüzde sıklıkla ismi geçen ülkelerden biri. Günümüzde özellikle çok etnisiteli yapısı ile diğer pek çok ülkeden ayrılan Almanya'da bu toplulukların birbiriyle sorunsuz yaşayabilmesi büyük bir sınav gerçekten. Fatih Akın pek çok çatışmalı olguyu tek bir filmde bir araya getirmiş oluyor. Alman bir kadın ve Kürt kocası, kocasının suça bulaşmış geçmişi, mahkemeler, neo-Naziler, adalet kavramı ve daha pek çok son derece majör olguyu tek bir potada birbiriyle etkileşimli bir yaklaşımla eritiyor ve seyirciye sunuyor. Sonuç olarak belki çok zorlama diyemeyeceğimiz, fakat bir şekilde bu kaygıyı da hissettiren bir film ortaya çıkıyor. Ancak bu kaygının olumsuz sonuç verdiğini söylemek doğru olmaz. Kaliteli bir film. Kruger da aldığı ödül ve adaylıklar ile zaten tescillenmiş bir performans sergiliyor. Çaresizlik atmosferi başarıyla oluşturulmuş.
0
13,206
hem keyifli hem felsefik yaklaşımlar barındıran film. sabit inançta birisi değilseniz keyifle izlersiniz.
1
13,207
Tamamen sapıkça bir film. Tüm Dinler adına ne kadar şey varsa sözüm ona alaycı ve ironik bir dille işlenmiş. Tanrı hiç bir dinde kendi yarattığı dünyada aciz olamaz.
0
13,208
Günümüz sinemasının en iyi erkek ve en iyi bayan oyuncularından iki tanesi yan yana gelecek ve böyle vasat bir film çıkacak şaşırılacak şey doğrusu...Konu ırkçılık ama etkileyicilik sıfır malasef..10/6
0
13,209
elbette dikkat çekici bir kadro ve konusu var ancak bazen böylr büyük yapımlardan bir şey çıkmayabilir!!!
0
13,210
Böyle bir kadro çok zor bir araya geliyor. Yazık olmasa bari...
0
13,211
ilk yorum benden olsun mel gibson lı filmler bi başka oluyo inşallah bu da öyly olur
1
13,212
white god, 2014 cannes film festivalinde belirli bir bakış açısı kategorisinde en iyi film ödülüne sahip aynı zamanda 51. altın portakal film festivalinde uluslarası film yarışması kategorisinde aday filmlerden bir tanesidir. macar yönetmen kornel mundruczo'nun yönettiği, macar hükümeti tarafından safkan olmayan köpeklerin toplanıp, barınaklara gönderilmesi sonucu 13 yaşında bir kız çocuğunun köpeğini kurtarmak için verdiği mücadeleyi ve insanlarla köpekler arasında çıkan savaşı anlatılan çok çarpıcı bir film olarak kazınmıştır zihnime. film sonrasında, film ekibiyle (sadece 13 yaşıdaki lili yetişebilmişti gösterime) yapılan sohbet sırasında film sahnelerinin dijital değil gerçek olduğunu öğrenince şaşkınlığım biraz daha arttı.rüya gibi bir açılış sahnesi ile ters köşeye yatıran, bazı sahneleri ve konusu itibariyle, size farklı farklı hollywood filmlerinin sahnelerini hatırlatsa da hagen'in sokakta kalmasından itibaren insanı içine çeken bir hikaye anlatmayı başarmış filmdir. küçükken ayı'yı izlerken içim parçalanmıştı. bu film de öyle başlayıp beni gerilim dolu bir aksiyonun içine bırakıverdi. film boyunca köpek eğitmenlerinin halini düşündüm durdum. onlarca köpeğin nizam içinde rol yapmasını sağlamak kolay olmasa gerek. filmin doruk noktasındaki müziklerle görüntülerin uyumu da ayrı bir güzellik olarak zihnime kazındı. köpeğimizin melez olduğunun üstüne basıla basıla söylenmesi, filmde karşımıza çıkan bazı karakterlerin de farklı etnik kökenlere sahip olması esas derdin ırkçılığa dair olduğunu düşündürtüyor haliyle. köpeğin içindeki şiddetin ortaya çıkartılması, intikam hırsı, çözümün şiddetten uzak bir yöntemle elde edilmesi ve filmin sonunda köpeklerin akıbetine dair bir fikrimizin olmaması ("biraz zaman tanıyalım") herkesi bir başka noktaya götürür sanırım. pPS: white dog'a anagramla gönderme yapmışlar, güzel olmuş.
1
13,213
Sakın para veripte izlemeye kalkmayın, tamamen vakit kaybı ve çok seviyesiz bir film. 10 üzerinde 1... O da 0 vermek mümkün olmadığı için.
0
13,214
bence evrimden geçmiş zombilerle ilk kez bu filmde karşılaşıyoruz iletişim,alet kullanma,hatta onurlu ve acı çekmeden ölmeleri gibi bir çok öğe bulabiliriz bu filmin içinde :-D
1
13,215
ben çok beğendim diğer zombi filmlerine göre bu film gayet başarılı iyi seyirler.. 10/7.5
1
13,216
Yürüyen cesetler denildiğinde ilk akla gelen isim olan george a. romero'dan yine bir zombi filmi. Seyretmek için sabırsızlanıyorum. Bu remakelerden en çok beklediğim şey makyaj uzmanlarının eskisi gibi beyaz pudraya boyanmış suratları ceset diye karşımıza çıkarmamaları... İlk film olan dawn of the dead in remake'i herşeye rağmen iyiydi. Özellikle filmin ilk on dakikasını dehşetle izlemiştim ee yani işin içinde usta bir yönetmen olunca benim gibi bir korku ve fantastik filmler hastasına gel artık gel land of the dead demek düşüyor
1
13,217
Açıkçası beni pek tatmin etmeyen bir filmdi. Ben zombi filmlerine bayılırım ama yeni filmler gerçekten vasat. İnsan korkacağına güleceği geliyor(her nekadar gülmek istemesemde) Ama yinede bazı görsel sahneleri güzeldi. Bağırsaklar kollar bacaklar ortada geziyor....
0
13,218
Öncelikle romeronun 'zombi' leri icat ettiği 1968 yılından günümüze kadar bu hikayeyi hala eski sıcaklığıyla getirebilmesini bile takdir ettiğimi söylemeliyim.Romero'nun Haliyle 'zombilerin babası' olma ünvanıyla üçlemeden sonra yaptığı final niteliğindeki son film olan 'ölüler ülkesi'nin başarısından hiçbir şüphem yoktu.Nitekim öyle olduğunuda gördüm.Genel olarak filme baktığımda senaryonun kamera hareketlerinin ve oyunculukların(özellikle simon baker sanki the guardian biter bitmez film setine koşmuş gibi görünüyordu:)Aynı jest ve mimikler bir avukattan sonra bir kahraman içinde oldukça başarılı!)başarılı olduğunu söyleyebilirim.Zaten bir zombi filmine gittiğinizde ne ile karşılaşacağınızı az çok bilirsiniz işte burada devreye yönetmenler girer.Tam burada Romero'dan bahsedecek olursam zombileri kullanarak siyasi görüşünü , ve dünyanın ne derece tehlikeli bir tüketime doğru gittiğini eleştirisel olarak vermesini yada verebilmesini dahice bulduğumu söyleyebilirim.Aklımda kalan sahnelerden biri Green'deki bir kuş kafesinin ironik biçimde gösterilmesiydi.Ayrıca zenginliğin en başta tüm sorunların üstesinden gelebileceği gösterilmişken aslında işin aslının böyle olmadığının sonlara doğru anlaşılması anlamlıydı.ve son olarak finalde 'akıllanan'zombilerin sıradan insanlar yerine zengin ama dışarıda olup bitenden haberi olmadığından dışarı çıkınca afallayan kesime yönelmeside ilgi çekiciydi.Kısacası türün severlerine güzel zaman geçirtecek başarılı bir Romero filmi ve tabiki bir veda filmi..........
1
13,219
filmin karanlıkta geçmesi kötü bence dahada iyi yapabilirlerdi ama düşünememişler...
0
13,220
Maradona hem dünyanın -Pele ile birlikte- en büyük 2 futbolculcusu, hem de sıradışı bir yaşamı olduğu için kesinlikle biyografisini izlemeyi istediğim birisi. 86 Dünya Kupasında İngiltere’ye attığı 2 gol (biri bütün İngiliz oyuncularını çalımlayarak, öbürü Tanrı’nın eli) hala hafızalarda. Hayatımda ilk kez Türk ve Amerikan yapımı dışında bir film göreceğim, ilginç olacak.
1
13,221
80 lerin başında TV dizisi de yapılan, bizde de yayınlanan, eğlenceli bir savaş komedisi...
1
13,222
Oyuncular kısmında Ben Stillerin ismine bakıpda komedi filmi izleyeceğinizi düşünürseniz yanılırsınız. Komediden uzak, klasik bir 'kaybeden' filmi.Sinemada izlenmemeli, dvd/vcdni alırsanız evde uygun bir zamanda izleyin.Ya da hiç izlemeyin bir şey kaybetmiş olmazsınız ;)
0
13,223
Küçük çocuklar için denmiş tanıtırken , eleştiriler yapılırken fakat küçüklerin anlayamayacağı detay ve espriler mevcut filmde.. Stop motion ve diyalogsuz oluşu ayrı bir hava katmış , alışmışız tabii normal filmlere.. Beğendim ancak işlenen konu çok sıradan geldi..
0
13,224
Clay-motion film o kadar zahmetli ki, bu teknikle yapılmış her hangi bir uzun metrajı, öncelikle saygımdan izliyorum. Her bir mimik için ayrı bir yüz modeli, ağız modeli, el-kol-ayak modeli çıkarmak gerektiği için, mimikler çok daha belirgin ve komik oluyor diğer animasyon türlerine göre. Bir de clay-motion filmlerde, tanıdık ama başka bir maddeden yapılmış dünyada kayboluyorsunuz, bu his de hoşuma gidiyor. Bu filmin özelinde konuşmak gerekirse, her anı keyifli, konusu Mary and Max kadar vurucu değil ama iyi düşünülüp kurgulanmış, çok eğlenceli, her yaşta tekrar tekrar izlenebilecek bir film.
1
13,225
24 TL karşılığında 1 saat 25 dakikalık, saçma sapan seslerin çıktığı güzel bir uyku çekmek istiyorsanız gidin. Filmde konuşma yok. Güldürü yok. En azından bir kendi kültürümüze uygun bir nida olsa; o da yok! Tam bir fiyasko, tam bir dolandırıcılık.
0
13,226
para israfi baska hic bir sey degil oyunculuk berbat senaryo berbat oyun zaten zula gibi merak uyandirmiyor sıkıcı bence gitmeyin buerbattt !!!
0
13,227
arkadaşlar suburban girlde 1 çeviri hatasından ziyade - nasıl dahaçok dikkat çekmesi sağlanabilir filmin diye düşünülüyor
0
13,228
Kesinlikle isim ve yapım birbirine tezat. Sıradan bir romantik yapım. Evet romantik çünkü gülümseme komediye girmez sanırım. İzlemeseniz çok şey kaybetmezsiniz emin olun.
0
13,229
Filmin anlamını kullansalar Kenar mahalle Kızı diye daha mantıklı olurdu tavlama sanatını nerden bulmuşlar anlayamadım hiç alakası yok... Yaşı büyük bir başeditörle genç bir yazar kızın arasındaki ilişkiler anlatılıyor..6 puan
0
13,230
filmin ismiyle alakası yok ve neden böyle bir filmin sonunda ayrılık varki hiç anlayamadım
0
13,231
Sarah michelle Gellar için izlediğim ama beni hayal kırıklığına uğratan bir film . Ne konusuyla ne de 2 karakter arasındaki hiç inandırıcı olmayan bir aşkla (nitekim Alex Baldwin ile Sarah michelle nedense pek uyumsuzlardı)seyir zevki ve filmin isminin içeriğiyle hiç alakası olmayan izlemeniz için kendinizi baya bir kasmanız gereken bir film.
0
13,232
Açıkçası çok daha etkileyici, üst düzey bir film bekliyordum. Görsellerine, konusuna bakınca, beklentilerim oldukça yükselmişti. Ne yazık ki ters tepti bu durum. Kötü diyemem, özellikle finale doğru bir yükselme de söz konusu, fakat filmin genelinde aynı dokuyu hissetmek pek mümkün değil. Özellikle inanç ile ilgili tespitleri, kimisi doğrudan kimisi dolaylı mesajları var. Yine de bir şeyler eksik gibiydi sanki. Gerek klasik gerekse de yakın dönemde inanç ve inanç sistemleri ile ilgili pek çok film çekildi. Bu alt türe ilginiz varsa yine de tereddüt etmeden tercih edebilirsiniz.
0
13,233
Beğendim güzeldi izlenebilir. Bu cümleler klişe ama film klişe değil. Senaryo farklı ama istediğim kadar iyi işlenmemiş. Çok daha iyi yapılabilirdi biraz daha duygu yüklenseydi. Neyse izlenebilir...
0
13,234
Mon Roi, erkek ile kadın ilişkisini bütün detaylarıyla anlatan bir film kısaca. Bu filmi sinemada izlerken bu filmin yapılma amacını düşündüm. "Bir mesajı var mıydı?", "İçine yaratıcı şeyler kattı mı?" gibi soruları düşündüm ama bir cevabını bulamadım. Bu filmin tek amacı, sadece bir çiftin yaşadıklarını anlatmak. Bunlar tam olarak "örnek" bir çift olmasa da, "aşık" bir çift. Film de kendi amacında kesinlikle başarıya ulaşmış. Başroldeki Vincent Cassel ve Emmanuelle Bercot, müthiş bir çıkartmış öncelikle. Performansları o kadar iyiydi ki, resmen o karakterlerin kendisini izliyormuşum gibi hissettim. Aralarındaki tutkuyu ve sevgiyi dibine kadar hissediyorsunuz. Özellikle de Bercot, son zamanlarda izlediğim en iyi performanslardan birini sergilemiş. Geçen yıl Cannes festivalinde aldığı "En İyi Kadın Oyuncu" ödülünü kesinlikle hak etmiş. Ayrıca bu film, çoğu filmin yapamadığı bir şeyi yapmış ve o da şu: Bütün duyguları hissettirmek. Bu konuda Cassel ve Bercot çok iyi bir iş çıkartmış ve aralarındaki ilişkiyi sadece kendilerine değil, seyirciye de hissettirmeyi başarmış. Filmi izlerken eğer ana karakterler mutlu, üzgün, kızgın veya şaşırmışsa, siz de aynı duyguyu yaşıyorsunuz. Film bu konuda hiç duygu sömürüsü yapmaya çalışmıyor, olayların sadeliğinden dolayı sizler de filmi izlerken aynı duyguları yaşıyorsunuz. Filmin editlenme tarzını da çok iyi buldum çünkü Mon Roi'nin kronolojik bir sırası yok. Emmanuelle Bercot'un karakteri Marie'nin bir kayak kazası sonucunda ayağını kırması ile başlıyor bu film. Sonra onun tedavi merkezine gidişini görüyoruz ve Marie'nin önceden Georgio ile yaşadığı hikaye başlıyor. Bütün bu aşk hikayesi, bir flashback içinde geçiyor aslında. Ve filmin bu havası, seyirciyi tempoda tutuyor. Gerçi Mon Roi'nin kötü yanları da var. Mesela filmde yapılan bazı tercihler çok mantıksız geliyor, film kendini tekrarlamaya başlıyor, bazı karakterler ilgi çekmiyor... Bu sorunların birkaç tanesi filmin kendisiyle ilgili olsa da, genel anlamda sorunların tümü ana çiftten kaynaklanıyor aslında (bu çifttin "mükemmel" değil, sadece "aşık" bir çift olduğundan bahsetmiştim). Ve bu çift de bunun farkında zaten ve bazı sahnelerde birbirlerine karşı parlıyorlar. Yani bizim filmle ilgili sorunumuz, aslında onların da sorunu. Ve bu parlama sahneleri oldukça yoğun yaşanıyor. Georgio ve Marie'nin bazı anlarda birbirine karşı yaşadıkları ruhsal ve fiziksel psikolojik durumlar, seyirciye de yansıyor. Bu yüzden film aslında bir nevi başarıya ulaşmış oluyor. Kısacası Mon Roi, benim için bir başyapıt veya sürekli hatırlayacağım bir film olmasa da, şu ana kadar gördüğüm en güçlü romantik filmlerden birisi. Georgio ve Marie çiftinin ilk zamanlar yaşadıkları aşkı, daha sonra çıkan sorunları, karakterlerin yaşadığı şeyleri hissediyorsunuz. Film bu konuda zoru başarıyor. Ve her ne kadar bazı sahneleri daha az ilgi çekici olsa da veya bazı sahneler gözümüze fazla sokuşturulmuş olsa da genel anlamda akıllarda kalan etki aynı kalıyor. Farklı ve etkileyici bir film arıyorsanız, Mon Roi'den pişman olmayacağınızı düşünüyorum. FİLMİN İYİ YANLARI: + Vincent Cassel ve Emmanuelle Bercot. + Normal bir aşk hikayesine cesur ve detaylı bakış açısı. + Filmde yaşanan bütün duyguları seyirciye hissettirmesi. FİLMİN KÖTÜ YANLARI: - Sürekli hatırlanıp başyapıt olarak hafızalara kazınacak bir film olmaması. - Bazı sinir bozucu gereksiz elementlerin üzerine çok fazla gitmesi. - Mesajlı, amaçlı filmlerden biri olmaması. TOPLAM PUAN: 7.8/10
0
13,235
Ben mi çok gerizekaliyim yoksa bu filmi yapanlar mı?Ya film çok anlamsız ya da anlamaya benim zekam yetmiyor. IQ'su 160 olan bir insan bile anlayamaz bu filmi. Ama filmi yapanlar sağ olsun bana ilk defa bir platformda yorum yaptırdılar.Size nacizane tavsiyem bu filme giderek hem vaktinizi hem paranızı ziyan etmeyin. Gidin Cumali Ceber izleyin daha iyi. O güzel yorumları yapanlarada para veriyorlar inanmayın arkadaşlar. Ben ettim siz etmeyin sizi dusunmesem yazmazdım.
0
13,236
Gerçekten etkilendim. Sürekli merak ettim sonunda bişi çıkıcak diye ama bu kadarını beklemiyodum çok güzel film.
1
13,237
Çok amatör bir film ama ileride umarım daha iyi işler yaparlar..
0
13,238
1 saat 35 dakika bu filmi izliyeceğinize bence yürüyüş yapın,kitap okuyun,uyuyun veya naparsanız yapın ama bu filmi izlemeyen değil filmin son 30 dakikası 1 dakıkası bile 5 kuruş etmez,birde şu konuda olan bir filme içkiyi karıştırmışlarya hakkatten bravo.
0
13,239
Bende türk filmlerinin desteklenmesinden yanayım ama bu şekilde saçma konularla film yapılacaksa desteklemekte fayda etmez.
0
13,240
fragmanı güzel.. m.ali erbil in iticiliğinden dolayı pek gidesim yok ama mutlaka cd sini alacağm..
0
13,241
peki filmi nasıl ve nerden izleyecez bilgisi olan varsa lütfen yazsın
0
13,242
Bakalım ... fragmana baktığımda iyiye benziyor ama bilirsiniz hep tersi çıkıyor. Film fransız yapısı olduğundan bana sorsanız berbattır. Ama dediim gibi bakalım...
0
13,243
3/10 en fazla ederi bu.Eğer elinizde hiç film yoksa ve illa ben bişeyler izlemek istiyorum derseniz bile tavsiye etmeyeceğim bir film.Kesinlikle zaman kaybı.Samimi söylüyorum keloğlan serisinden herhangi bir film izleyin çok daha kalıcı ve eğenceli olacaktır ...
0
13,244
Umduğumdan çok daha iyiydi. senenin ilk 3 komedisi arasına girer. 8/10
1
13,245
iki rekabet halinde olan buz patencisinin birlikte çiftler kategorisinde yarışmasını anlatıyor güzel bir film tavsiye ederim.will farrellı komik buluyorsanız kaçırmayın
1
13,246
canını seven kaçsın uzun zamandır bu kadar kötü film izlememiştim ama insan merak ediyor nekadar kötü olabilrdi merakımı giderdim siz bu hataya düşmeyin kaçınn...
0
13,247
Film gayet başarılı siccin tadında bir filmdi...guzel sahneleri vardı ama kuran okunurken ve kandillerde asla cin gelemez musallat olamaz onlar Allah ın kelamının okunduğu bir eve gelemez...yönetmenin bunlara dikkat etmesi gerekirdi...onun haricinde başarılı bir yapimdi
1
13,248
Simdi yelizin hakkinin yendigini dusunuyorum . Kendini sara hastasi saniyo yavrucak ama adak cikti kiz yazik degil mi kiza yani bunun sonucu olarak filmin sonunda yelizin kurtulmasi gerekirdi ve anlmadigim sey ablanin neden adak verilmedigi, ayrica turk erkeklerinin abv ayip degil mi herkesin baldiziyla aldatmak genler tasiyo herhalde yani yuh .Haa bide hayatta kimsenin gorundugu gibi olmadigini ve bu gorduklerimizin aslinda birer hayal urunu oldugunu, herkesin dininin Allah ile kendi arasinda oldugunu unutmayalim arkadslar. Onemli olan niyet!!!!
0
13,249
Başından sonuna kadar durağanlığındaki istikrarı başarılı bir şekilde koruyan ve yaşattığı iç sıkıntısını anlamsız bir sonla pekiştiren 1 puanı bile sadece emeğe ve oyuncuların sabrından dolayı verdiğim bir film. Emin olun bu filmden daha iyi bir film bulacaksınız bunun yanından bile geçmeyin.
0
13,250
Benicio Del Toro hayranı olarak aldım filmi ama beklentilerimi karşılamadı doğrusu. Evet arkadaşlara hak vermek lazım Rambo'nun bir başka versiyonu gibi. Ustasıyla yapacağı savaşa hazırlanışı komikti doğrusu. Del Toro demirden, ustasınında taştan bıçak yapması eski toprak mesajımı veriyordu acaba. Bana komik geldi keşke daha iyi kurgulanmış bir senaryosu olsaydı. Basitlikten kurtulamamış bir film bence.
0
13,251
Yönetmen Tommy e fena taktı kafayı önceki filmindede onu oynatmıştı hatırlarsınız vur emrinde.
0
13,252
vasat ve klişe
0
13,253
Sevigli baturbek Pamela videosundaki Pamelanın kocası tommy lee bu filmdeki adam Tomm lee Jones ikisi farklı insan....
0
13,254
bence boş bir filim ve çok sığ ve dar kapsamlı.biraz rambo tarzına yaklaşılmış gibi.ama olmamış...
0
13,255
0
13,256
Maalesef beklentimin altında kaldı. Sıkıcı ve insan bir sure sonra sıkılıyor Konusu ıcın verdim yıldızları Ne de olsa emek var
1
13,257
Bu filme şu ana kadar yorum yazılmamış olması çok ilginç. Son dönemde izlediğim en iyi filmlerden bir tanesi. Özellikle Ricardo Darin çok iyi. Kendisinin çok daha fazla bilinen filmi Gözlerindeki Sır'ıda izlemiş ve büyülenmiştim. Bu film o filmin seviyesinde değil belki ama kesinlikle iyi film. Mutlaka izleyin derim.
0
13,258
Yoldan Çıkanlar gösterime geç giren filmlerden biri. Andre Techine'ın filmlerini pek fazla izleyemiyoruz. Yönetmenin pek fazla etkileyici filmlerinden biri değil. Emmanuelle Beart ve çocuklarının oynayan çocuk oyuncular çok başarılı. Zaman zaman durgun ve hareketsiz sürsede sarsıcı bir yapım. Hatta çok abartılı. Bu film başyapıt değil ama savaşın bazı insanlara hangi yollardan çıkardığını seyretmek istiyorsanız tam size göre.
0
13,259
benicio del toro olmasa izlenecek gibi değil orta karar bir film
0
13,260
kötü bir film diildi..filmden çıktığımda ilk düşüncem bu oldu..ama çok başarılı bir film olduğunu da söyleyemem..oyunculuklar başarılıydı bence,isim olarak tanıdık gelmeseler de sima olarak oldukça bilindikti oyuncular da..ne eksikti peki..ne eksikti?!!..belki napolyon gibi büyük bir tarihi karakter hakkında daha çok şeyler görmek isterdim de odaklanılan hayat kesiti çok ilgimi çekmedi..yine de izlenebilcek bir film..gidin görün kendiniz değerlendirin..
0
13,261
Napoleon dönemi kıyafetleri ve dekorasyonu bakımından nefes kesici ayrintilar var.
1
13,262
Fransa'da malum tartışmayı yeniden başlatan bu film sanatsal açıdan güzel olsa da izlerken sıkıldığımı söyleyebilirim.Son bölümleri herşeyi özetliyor aslında..
0
13,263
Oyuncularr gerçekten tanınmış değil ama oldukça iyiler ve Napolyon'un komutan ,imparator olmasına karşın bir insan olduğunu hatırlatmış yönetmen bizlere.İnsani yönleriyle Napolyon'u izliyoruz .Halkın arasına karşıyor zaten sonundada. Onun büyük sırrı bu işte. Nasıl karıştığına gelince ise lütfen sinemaya giidn ya da cdsini alın. dört dörtlük bir film değildi elbette ama ben yinede sevdim............................
1
13,264
Filmi atmosferi çok iyi gerçekten kendinizi kaptırıyorsunuz.O dönemde gibi oluyoruz.Oyuncular çok iyi.Kostumler mükemmel.Fransızları her zaman sevmişimdir :) ama white bird sana katılıyorum.Her ne kadar osmanlı imp. pek sevmesemde ama bizim kadar derin tarihi olan ülke yoktur.Osmanlıda tek hatırladıgım kahramam fatih sultan mehmet ve yavuz sultan selim yada genç osmanmı acaba bunların filmleri ne zaman yapılır.Niye osmanlı imparatorlugu filmi yok.Hiç görmedim duymadım?Belkide zamanı var.
1
13,265
Açıkçası bu filmin ne amaçla çekildiğini anlayabilmiş değilim...Veya film aslında Jon Bon Jovi’nin sadece müzikle ilgilense daha isabetli ve kendisi için daha hayırlı olacağını anlatılıyor da olabilir. Bulduğum en mantıklı açıklama bu yani...
0
13,266
Her zamanki gibi aynı finallleri hoşuma gitmiyor şöyle filmlerin yinede vakit geçirmek için klasik gerilimi hissediyorsunuz el kamerası sayesinde ,ama konu ve diğer etkenlerden dolayı klasikleşmiş el kameralı filmlerinden ayrı bir yanı yok.. Gece geç saatlerde açıp biraz gerilip zevkle izleyip sonra unutabileceğiniz bir film.
0
13,267
TEK KELİME seansı bundan kat kat iyidi. İkinci paranormal activity kadar kaliteli olamadı diğerleri .
0
13,268
Sinemada yerimden zıplayarak izlediğim bir filmdi, gayet güzel. ;)
1
13,269
THİS İS FİLM GREAT IM SCARED .P EUTR9IRUWGVIYERPOTGJSDFJOGHSOGRW9TUIRJTGPOERTUERT9UT9URI9VUJTI8UJI8GTJUR8GT
1
13,270
filmin, ne ismiyle ne de burada özetlenen konusuyla ilgisi yok..film fazlasıyla kişisel,yönetmenin yaşadıklarını alıp öylesine ekrana yansıttığı bir gösterim..eğer bu anlayışla film çekilirse tabi ki hepimizin hayatı bir roman bir film ama sinema biraz daha ortak paylaşımlar üzerine kurulabilirse etkileyici oluyor..yani bir filmi izlediğimde kendimden ne kadar çok şey bulabilirsem o kadar seviyorum, sanırım birçok kişi için aynı şey geçerli...bu filmde de tabi ki özdeşleştiğim noktalar oldu ama her hayatın belli noktalarda kesişebileceği kadar..kişisel olarak,filmde yeni farklı etkileyici vs..birşey bulamadım..bunca başarılı genç bir yönetmen olarak lanse edilen yönetmenin özgünlüğüne dair de birşeye rastlamadım..olga çok güzel bir kadındı..o kadar..
0
13,271
...Gavin Hood, yeniden Tsotsi (2005) ile benzer kulvarda film çekerek kendini politik ve sosyal mesajı olan hikayelerde daha iyi ifade edebildiğini ispatlamış oldu bir bakıma. Ancak filmdeki küçük kızın ailesinin gerici olmamasını, hatta kızlarına yasak olduğu halde ders çalıştırıp oyun oynamasına izin vermelerini ayrı bir hikaye olarak filmde işlemek bu denli gerekli miydi diye sormak da lazım gelir. Bu belli ki, filmdeki karakterler gibi seyircinin de seçim yapmasını zorlaştırmak için işlenmiş bir alt kurgu. Çünkü seyirci, o kız ölmese belki ileride insanlığa faydalı bir kişi olabileceğini düşünüyor ve dolayısıyla seksen insana karşı tek bir çocuk seçeneği izleyenler için de zorlaştırılmış oluyor. Kitap okuyan o ufak kız çocuğu modern görüşlü değil de gerici bir ailenin çocuğu olsaydı sanki işler çok daha kolay olacakmış gibi varsayılmış. Bu varsayım filmin ahlaki açıdan en tartışmalı noktasını oluşturuyor...
0
13,272
Aslında tam bir biyografi. Belgesel niteliğinde değil kesinlikle. Bilinen, tanınan ancak filmde de anlatıldığı gibi Kennedy suikastının ardından pek çok açıdan yalnız kalan, bu süreçte gel gitler yaşayan Jackie'nin duyguları Portman'ın da başarılı performansıyla birlikte izleyiciye geçiyor. Filmin tarzı, müzik ve çekimleri, kamera açıları da ilgi çekici. Özellikle müzik kullanımı son derece akılda kalıcı. Bu tür eserleri sevenleri memnun edecektir.
0
13,273
Çok Sıradan basit bir konu film de sırf çocuklara eşlik etmek için oturdum pardon uyudum. Animasyon filimler genel de güzeld,ir ama bu kötü idi maalesef
0
13,274
vakit kaybı bir film.ismine kanıp izlemiştim ama hiç beğenmedim.
0
13,275
80 dk. durmadan hareket. film basladigi gibi bitiyo.tabi puani 9.9 deil 7 filan olmali.
0
13,276
Öncelikle emeğ saygı. Arkadaşlar filmi dün izledim, inanın bana bişey katmadı. Tek vereceği şey hayatınız da her kim olursa olsun kendiniz için herkesi geride bırakarak yola devam etmeniz. 4 kişi ile geçen bir film, bizim alışa geldğimiz 28 day later Filminin yanından bile geçmez, bu kadar iddalı konuşuyorum. Benim fikrim film hep doldurulmuş, insanları boş meraka sokan yönleride var. Zaten nasıl başladığını vebanın nasıl yayıldığını, ne olduğunu ve inanın sonun da ne olduğunu bile anlamaycaksınız. Şu bir gerçek ki bir film için 2 evi boşaltmak, bir sokağı kapatmak ve 4 oyuncuyu alıp bir hastalık filmi yapmakla bitmiyor...
0
13,277
fragmanlarını izleyince gidilmesi gerekir diye düşünmüştüm. ama gereksizmiş filimde heycan ve gerilim adına hiç bir şey yok ... Halbuki sneryo işlenmeye o kadar elverişli ki ama olmamış herşey üzüntünüz heycanınız yarıda kalıyo izlemeye deymez
0
13,278
Arkadaşlar film gayet güzeldi.Niçin bu kadar olumsuz yorumlar yapıldı anlamadım.Tamam çok güzel değildi ama yine de güzeldi.Chris Pine hep romantik-komedi filmlerde oynuyordu ve çok da güzel oynuyordu.Bu rol de çok yakışmış.Her film iyi ya da kötü biter.Bu filmde ikisi de yok.Bu da bu filmi farklı yapıyor.
1
13,279
Film kötü vasatın altında kalmış , at çöpe malesef 10/3.5
0
13,280
Filme dün gittim.Ve hayatımda bu kadar anlamsız bir film izlemedim.Yani filme o kadar dalmışım film bitmiş inanın reklama girdi sandım arkadaş dürttü de bittiğini anladım.Güzel heyecanlı bir başlangıç ve anlam veremediğim mantıksız bir final.Keşke daha heyecanlı bitirselerdi.korku filmi duygusal bir şekilde bitti yine de napalım girmiş bulunduk
0
13,281
film cok kotu dııl ama cokta ıyı dııl, bu film efsane dıosanız yanılıosunuz orta sınıf bı fılm
0
13,282
Senaryosu ;türevi zombi filmlerinden farklı , drama ve yol ağırlıklı zaman zaman geren , bazen hüzünlendiren vasat bir film.. 10/6
0
13,283
Sıkıcı gerilim hiç yok konu güzel ama biraz senaryo eksik kalmış. Birde hemen bitiverdi
0
13,284
İşte yeşilcamın müslümanlıktan özür dileceği filmlerden biri.O zamanlar din kötü gösterilmeye çalışılmış.Ayrıca hiçte başarılı bi çevirim değil kitaptan
0
13,285
Filmin sonunda verdiği msj çok kötü
0
13,286
Filmde verilmek istenen mesaj verilmiş bu yüzden olumsuz eleştirebileceğim bir noktası yok. Valerie cinsel tutkularını özgürce yaşarken bir erkeğe aşık olup bağlanmanın kendisine yaşattığı sürgünü ve hapsolma hissini çok başarılı bir şekilde dile getiriyor. Aslında hayalinde olan şey, bir erkeği sevmek ve onun kadını olmak. Ancak işler planladığı gibi olmuyor ve bu boğuculuktan çıkıp fahişe olup hem para kazanıp hem de kendi cinsel isteklerini tatmin etmeye çalışıyor. Orada da yaşadığı hüsrandan sonra filmin bütününe baktığımızda Valerienin kendi hastalığı neticesinde ne şekilde mutlu bir yaşam sürmesi gerektiğini anlayabiliyoruz. Elbette bu hikaye cinsel dürtüleri standart seviyede olan insanlar için geçerli olmayacaktır. Burada uç noktaları görmek lazım! Çünkü bu hikayedeki kişilik standartların dışında dürtülere ve isteklere sahip.
0
13,287
Sürekli erotik sahneleriyle dram a yer bırakmamışlar 3/10
0
13,288
sevdiğin işi yapmak bu olsa gerek.. bence psikoanaliz film gibi bakılırsa başarılı bir kurgu, daha güçlü bir mesajı olan son düşünülebilirdi.İspanyol sinemasının son yıllarda verdiği universal hitabetli filmleri örnek alabiliriz ancak bu kadar açık fikirli bir film yapabileceğimi sanmıyorum. Heralde bolca eşcinsel geyik içeren filmler bile okadar eleştiri almazdı bile..
0
13,289
İlk filmi 10 yıl önce çıkan Cloverfield serisinin 3. filmi The Cloverfield Paradox'un çıkacağından kimsenin haberi yoktu. Filmin dağıtımcılığını üstlenen Netflix, filmin gösterilmesinden sadece 4 saat önce ilk fragmanı yayınladı ve böylece herkesi büyük bir beklentiye soktu. Çünkü böyle cesurca hazırlanan bir pazarlamanın sonucunda filmin iyi olması gerekir, değil mi? Ama durum The Cloverfield Paradox olunca, işler epey farklı. Öncelikle işin özünde, bu film bir Netflix filmi. Tıpkı geçtiğimiz aylarda vizyona giren The Outsider, Mute ve Bright gibi, The Cloverfield Paradox da 2 saat boyunca sıkılmadan izleyip bittiğinde hemen unutacağınız filmlerden öteye gidemiyor. Cloverfield serisinin büyük bir hayranı olarak bu film beni büyük bir hayal kırıklığına uğrattı. Bu arada filmin konusu şöyle: "Film, yakın gelecekte Dünya'da yaşanan enerji krizinden dolayı uzaya yollanan bir keşif ekibine odaklanıyor. Bu ekip, Dünya'daki enerji sorununu çözebilmek için Shepard parçacığı üzerinde deneyler yapmaktadır. Fakat bu yapılan deneylerin birisinde bir sorun çıktığında, ekip kendilerini başka bir boyutun içinde bulur ve buradan çıkmanın yollarını arar." The Cloverfield Paradox'u izlerken filmin aceleye getirildiğini fark etmek elde değil. Bu filmin vizyon tarihi yaklaşık 4 defa ertelenmişti ve en sonunda "God Particle" adıyla 20 Nisan'da vizyona girmesi gerekiyordu. Ve bir türlü anlam veremediğim garip nedenlerden dolayı, Netflix bu ortalama filme 50 milyon dolar vererek satın almaya karar vermiş. Aslında iyi de yapmış çünkü bu filmin sinemalarda gösterilmesi çok anlamsız olurdu. The Cloverfield Paradox, yaklaşık 40 milyon dolarlık dev bir bütçeye, J.J. Abrams gibi dev bir yapımcıya ve Cloverfield gibi ünlü bir film serisinin içinde bulunmasına rağmen, gecenin 1'inde televizyonda kanalları yoklarken denk geleceğiniz sıradan bilim kurgu filmlerinden birisi olmaktan öteye gidemiyor. Ve bunun için tam olarak yönetmenin görüşünü suçlamasam da, daha çok senaryoyu suçluyorum. Bu filmin senaristleri Doug Jung daha önceden Star Trek Beyond'u, Oren Urizel de 22 Jump Street gibi birbirinden başarılı filmleri yazmış olan isimlerden oluşuyor. Fakat bu filmde senaryoya yazdıkları tek şey, yapımcıların onlardan istedikleri şeylere sıra sıra kutucuklar haline tik atmaktan ibaret gibiydi. Senaryo; seyircinin kolayca bağdaşabileceği kolay bir konu, hiç kimsenin ön plana çıkmadığı halde başrolü oynamaya çalışan bir oyuncu kadrosu ve son 10 saniyesinde de her şeyi bir şekilde Cloverfield'a bağlamaktan ibaretti adeta, ortada yaratıcılıktan hiçbir eser yoktu. Fakat burada en çok bu filmin Cloverfield'la olan bağlantısından bahsetmek istiyorum. Öncelikle ilk Cloverfield filmi, kusursuz olmamasına rağmen bir sürü farklı yönetmenin gelecek filmlerde keşfedebileceği ufak göndermelerle doluydu. 10 Cloverfield Lane ise apayrı bir öyküydü; ilk 80 dakikası tek bir mekanda geçen kaliteli bir Hitchcock gerilimi iken, son 20 dakikası ise sadece Cloverfield'a yapılan dev bir göndermeden ibaretti. 10 Cloverfield Lane, bu geçiş arasında epey zorlanmış olsa da, filmin bu iki bölümü ayrı ayrı incelendiğinde sonuç bir hayli etkileyiciydi. Bu yüzden 10 Cloverfield Lane, serinin açık ara en çok sevdiğim filmiydi. Şimdi The Cloverfield Paradox'a bakacak olursak, filmde 1 dakikalığına görünen haber görüntüleri, sürekli dünyada kalmış olan, gereksiz bir karakterin bakış açısından gördüklerimiz ve son 10 saniyesi dışında, filmin adında "Cloverfield" geçmesine rağmen bu filmin Cloverfield'la hiçbir alakası yoktu. Sanki J.J. Abrams, God Particle adındaki bir filmin vizyona gireceğini öğrendikten sonra filmle alakası olmayan bu ufak bölümleri bir şekilde eklemeye çalışmış gibiydi. Aklıma gelen tek mantıklı açıklama bu. Tamam, Cloverfield'a gönderme yapan bölümleri filmden çıkaralım. The Cloverfield Paradox, başlı başına bir film olarak nasıldı? Pek de iyi sayılmazdı. Film boyunca yaşanan her şeye yabancı kalıyorsunuz ve hiçbir zaman ortada bir tehlikenin olduğunu veya kimsenin keşfetmediği şeyleri izlerken içinizde bir merak duygusu uyanmıyor. Filmde ne tek bir karakter, ne de bir durum ilgi çekiciydi. Hiç olmazsa 10 Cloverfield Lane bu konuda çok başarılıydı; ilk 80 dakikasını bütün Cloverfield göndermelerinden uzak tutup seyirciye ilgi çekici karakterler ile şaşırtmalarla dolu, klostrofobik bir gerilim sunmayı başarıyordu. The Cloverfield Paradox'da bundan hiçbir eser yoktu. Bu film benim için büyük bir hayal kırıklığıydı. The Cloverfield Paradox, kötü bir film olmamasına rağmen tek kelimeyle sıradan ve konusu ile karakterleri hakkında ne yapacağını bir türlü bilemeyen bir film. Filmde benim için ön plana çıkan bir oyuncu veya akılda kalıcı olan tek bir sahne bile yoktu. Filmin çekilme tarzı ve senaryosu, "sıradan" kelimesinin sözlükteki tam karşılığıydı. Ortaya çıkan sonuç ise tam olarak kötü değil, sadece kocaman bir vakit kaybından ibaret. Sadece üzerinde hiç düşünmeden izleyeceğiniz sıradan bir uzay macerası izlemek isteyenlere tavsiye edebilirim. Cloverfield hayranları bu filmi es geçse de olur. FİLMİN İYİ YANLARI: + Sıkıcı olmaması. + Oyunculuklar fena değildi. + Üzerinde hiç düşünmeden izlenebilir olması. FİLMİN KÖTÜ YANLARI: - Senaryonun çorbaya dönmüş olması. - Sıradan bir işleniş, heyecan veya merak içermeyen bir tempo. - Cloverfield'a yapılan gereksiz göndermeler. TOPLAM PUAN: 5/10
0
13,290
1 Nisan iple ekiyor olacam seri son blmn heyecanla bekliyordum takip edenleri sevindirecek bir film..
1
13,291
klie konular,masumiyet,,derin devletten intikam alma:D derin devlet bi insanla ba edemiyosa o devleti yksnlar zate
0
13,292
Serinin nc uyarlamas..kincisinden daha iyiydi...Eer kitaplar okumayp filmleri seyredicem derseniz hata yaparsnz bana gre..nk ar ileyen bir film olduka sklabilirsiniz...Vel hasl kitaplar okumayanlar evde izlesinler diyorum.. ve 10/6,5 verdim..selametle...
0
13,293
seri tamamlanyor ;)
1
13,294
Joe Swanberg deyince akan sular durur, durmalı. Amerikan bağımsız sinemasının en yeni(likçi), en umursamaz, ne yaptığını en iyi bilen yönetmenlerinden biri kendisi. Sadece 2011′den bu yana düşük bütçeli tam 11 uzun metraj film çekip, yanına başarılı oyuncuları da almasını bilen bir yönetmene hayranlık duymamak elde midir? Üstelik her filminde sıradan insanların sıradan yaşantılarını ele alsın, bilindik senaryo tuzaklarından ve oyunlarından uzak dursun. Bir kafede oturduğumuzda karşı masada sohbet eden iki insanı seyreder gibi filmlerini seyredebilelim ve bu sadeliğe, bu tevazuya, bu duruluğa bakıp “sinema iyi ki var” diyebilelim. Swanberg bunları çok kısa sürede, çok fazla eseriyle başardı bile. Bize de onun bu sıcacık, mübalağadan uzak, kişiye kendini iyi hissettiren filmlerinden nasiplenmek düşüyor. Olivia Wilde, Anna Kendrick, Jake Johnson ve Ron Livingston’ın başrolleri paylaştığı Drinking Buddies de (Akşamdan Kalanlar) seyretmeye başlar başlamaz Swanberg’e ait olduğunu hissettiren bir yapım.
0
13,295
sıradan bir film,bu filmi izlemek zaman kaybı.
0
13,296
Türk filmlerine göre daha iyi işlenmiş bir konu. Gerçek olan şey herzaman korkutur. Önemli oan filmi iyi işleyebilmek. Bazı sahnelerde eksiklik vardı ama genel olarak iyiydi.
0
13,297
Konu itibarı ile aslında doğru noktaya parmak basılmış ancak gerçeklerin saptırılıp insanları komplo teorisi imiş gibi imaj vermeye iten bir film.
0
13,298
Filmin ilk bölümü Sair’de yönetmen Korkmaz’ın malum belgeselin çekimleri sırasında tanıştığı Yuhan’ın öyküsünü dinliyoruz. Muhtar olan babası ve köyün diğer yaşlılarının her türlü işi için koşturan adam, karısı ve iki çocuğuyla birlikte babasının evinde yaşıyor. Hayatı oldukça sıradan; sabah uyanıyor, kahvaltısını yapıyor, eşini babasına kahvaltısını vermesi için uyarıyor, arabasına atlayıp şehre iniyor, akşam eve dönüyor. Fakat Yuhan’ın içinde önleyemediği bir gitme arzusu ve yalnızlık var. Odasının tavanına uzun uzun baktığı dönemlerde abisinin yanına, Stockholm’e gitme hayalleri kuruyor fakat ne babasını, ne ailesini, ne de ona muhtaç olan köy ahalisini bırakıp gitmeye gönlü el vermiyor. İkinci bölüm olan Meçhul’de ise Yuhan’ın abisi Joseph’in İsveç’teki yaşantısına göz atıyoruz. Onun da hayatı, kardeşininki gibi sıradan ve olağan. Yalnız başına yaşadığı evinden çıkıyor, çalıştığı balık restoranına gidiyor, işini yapıyor, arkadaşı Aziz’in muhabbetine katlanıyor, işe gittiği yoldan evine geri dönüyor. O da on iki sene önce geldiği İsveç’te yalnız, kimsesi yok. Arkadaşına karşı bile mesafeli, onun akşamları dışarı çıkıp birer bira içme tekliflerini hep reddediyor. Kaybettiği babasının ve ailesinin yaşadığı memleketine dönme hasretiyle yaşıyor ama dönmenin ona bir şey kazandırmak yerine ondan pek çok şeyi alıp gideceğinin de farkında. Aynı Yuhan gibi o da tavana bakıyor, sıla özlemiyle yanıp tutuşuyor. Yuhan’ın acısı babasının ölümüyle katlanırken Joseph’in yalnızlığı, arkadaşı Aziz’in bir bar kavgasında yaralanmasıyla iyice belirginleşiyor.
0
13,299
idare eder, çokta beğendiğimi söyleyemem.. filmin çoğu yerinde sıkıldım kapatmamak için zor tuttum kendimi ama sonunu getirebildim.. genel itibari ile sıkıcı bir film ne bir aksiyon var ne de komedi var hiç biri yok.. sadece son 10 dk lık finale sıkıştırılmış aksiyon sahnesiyle, aralara nadir olarak serpilmiş komedi unsurlarıyla ve en çokta gereksiz boş diyaloglarla dolu bir film..
0