Unnamed: 0
int64
0
16.6k
Sentence
stringlengths
1
13.7k
Sentiment
int64
0
1
16,300
0
16,301
Bence film iyidi. Eski film çok bebekçeydi. Bu filmde aksiyon sahe çok yoktu ama konu güzeldi. inşallah ikincisi çıkar ve bol aksiyonlu 3D film olur. ve ben imdb puanını hiç katılmıyorum bence 10 üzerinden 7 olmalıydı. ve alev adam iyi olmuş. puanım 5 üzerinden 3.5
1
16,302
serinin ilk iki filminin devamı yerine olayların başlangıcına gitmek filmi izlenilir kılmış fena bir film değil izlenebilecek bir film
0
16,303
61 kişi puan veriyor ama 1 kişi yorum yazıyor..Sadece zevk içinmi puanlama yapılıyor acaba.
0
16,304
filmde gayet etkileyici sahneler vardı.merak ediyorum acaba bu filmi tek ben mi ezledim.
0
16,305
çok başarılı
1
16,306
çok kötüü iğrenç zamanınızı boşa harcarsınız sakın seyrertmeyin ben izledim zamanım boşa geçtii.çok saçma ele alıunmışş klasış morku filmi bile denilmezz
0
16,307
Film gerçekten kötüydü.Fakat filmde Megan Foxun olması filme renk katmış.105
0
16,308
Klasik Gençlik - Vampir tadında bir beklentiyle izledim. Başrolde Megan Fox Amanda Serfintely gibi ünlü isimler olunca beklentim artmıştı. Ama Mallesef film kötü olmuş. Evet Megan Foxun cidden muhteşem bir güzelliği var zaten o hep ön planda olmuş. Amanda Serfintelyde öyle ama sanki çok kasarak oynamış gibi görünüyodu bana çok inandırıcı gelmedi oyunculuklar çok gerçekçi değildi ne yazık ki. Bu arada filmde birkaç iyi mesaj vardı bunların oolması iyi olmuş. Aşırı aşırı korkutucu deiil ama yinede gerilimli jumpscearlar var . Filmin fantastikleştiği nokta olan Megan foxun karakterinin " Şeytan Çıkması ve akabinde Amanda Serfintely karakterinin o güçlerden birini alması gibi oplaylar aşırı saçmaydı . Film ortasına kadar iyi ama sonlara doğru aşırı saçmalayıp bozmakta. Kısacası Mallesef İzle- Geç tarzı bir film Megan Fox ne yapsa izliyoruz işte. Kadın hşiçbir zaman güzelliğindne ödün vermediği gibi güzelliği için bizde izliyoruz. 5
0
16,309
Herkes aya biz yaya Yakinda bizimkiler ne ceker sizce . Cinali mi c^,)
1
16,310
Sonunu böyle bitirmişlerya Destere filminden farkları kalmamış. Destere bile daha çok güldürmüştü.
0
16,311
dün izledim filmi bekleneni karşılayamasa da güzeldi. filmin can alıcı yerleri fragmanlarda verilmiş zaten hep.. yine de izlemeye değer ;)
0
16,312
ben filmi beğendim.oldukça eğlenceli bir film.insana güzel vakit geçirtiyor.yalnız fragmanlarda olup da filmde olmayan bazı sahneler vardı ona bi anlam veremedim.
1
16,313
Kesinlikle sinemada izlenecek bir film değil.Çok az gülüyorsun.Belkide hiç gülmezsiniz.Tamamen hayal kırıklığı ama evinizde çok boş bir zamaanda izlenebilir.
1
16,314
bence kötydü.. zaman kaybı derim..
0
16,315
Çok güzeldi... Konusu olsun mizahı olsun herşey muhteşemdi mutlakan gidin arkadaşlar.
1
16,316
80li yıllarda çekilen o zuhal olcay vs..kadrosu olan filmleri düşünüyorumda:))onların yanında oskarlıktı resmen..abi süper filmdi,derinlemesine düşünmeye gerek yok.Komikti, eğlenceliydi hepsi bu:)
1
16,317
beklentilerimi karşılayamamış, neden bu kadar çok göklere çıkarıldığını anlyamadığım film. türk sinemasında film sayısını arttırmak için gerekli olduğunu düşündüğüm ama hiçbirşey katmayan, sıradan bir film. yönetmenin anlatım tarzı da zaman zaman çok sıkıyor. erotik sahneler bazı yerlerde sadece göze sokmak için yapılmış sanki ve porngrafikleşmiş. gerekliliği aşıyor.
0
16,318
baya kötü bir film.... yönetmen amerikan bağımsız sinemasına benzer bir şeyler yapmaya çalışmış ama içi boş,anlamsız bir film ortaya çıkmış..... oyuncular zaten felaket,, vildan ataseverin nasıl altın portakal aldığını hiç anlamadım doğrusu bu kadar kötü bir oyunculukla .......... 10/4
0
16,319
izlediğim en kötü filmlerden bir tanesi inanılmaz gereksiz bişiler anlatılmaya çalışılsada tamamen ele göze bulaştırılmış çok canım sıkıldı. oyunculuklar ise filmdende kötü ne vildan ataseveri nede diğer kızı beğendim bırakın ödül vermeyi övmek bile türk sineması için üzücü
0
16,320
kızıl saçlı hırçın kızın abisinin yatagına bıraktığı nota çok güldük.. filmi başarılı buldum. Hülya AVŞAR'ın performansı niye bukadar başarılı olmuş ??
1
16,321
farklı bi konu 10/6 5puanı senaryoya..işlenme biçimi iğrenç...hiç beğenmedim...
0
16,322
Bu filmle ilgili insanların görüşünü aldığımda,"Aman ya Hülya Avşar'ın oynadığı filme gidilmez"dediler.Ben de Hülya Avşar hayranı değilim ama Kutluğ Ataman ismi filme gitmem için yeterli bir sebep oldu.Sağlam bir hikaye.Ayrıca Replikas'ın müziklerini de unutmamak lazım.Bütün oyuncuların performansı iyi ama Feride Çetin filmin en kayda değer oyuncusu.Küfür bir kıza ancak bu kadar güzel yakışır.
1
16,323
Abartısız söylüyorum hayatımda izlediğim en kötü filmdi.Arkadaşlar gitmediyseniz çok şanslısınız bukadar kötü oyunculuk, konu, espiri ve sayamadığım kısacası her şey mi bukadar kötü olur evet anca bukadar kötü olur.
0
16,324
1
16,325
Berbat ötesi. Boşa zaman kaybı. Korku filmi profesörüm diyebilirim. Bana biraz inanan güvenen değil izlemek yakınından geçmez. Saat şuan 04.00 ve u film için geçirdiğim zamana yazık. Haram olsun.
0
16,326
insanı kabız eden pskolojisini bozan bir film filmde muro iyi iş çıkarıyo:)
0
16,327
Zamanınıza yazık en kütü Yumurta filmi ile kafa kafaya gider.
0
16,328
pek umut vadetmiyor gibi..
0
16,329
Ya sekiz günden uzun sürseydi diye uzun uzun düşündüm filmi izlerken.O kadar kötü bir film ki yorum yapmaya bile gerek yok.Abartılı veya yapmacık oyunculuklar çok ama çok kötü kurgu vb vb.
0
16,330
Geçtiğimiz aylarda James Schamus’un jüri başkanlığında Berlin Film Festivali’nin büyük ödülüne layık görülen İnce Buz Kara Kömür, yönetmeni Diao Yinan’ın üçüncü uzun metraj çalışması. Hong Kong’un varoş bir semtinde geçen bir dizi cinayetin failini bulmaya çalışan iki polis memurunun yaşadıklarını anlatan film kara komedi ile kara polisiye türleri arasında gidip gelen, film noir ekseninden şaşmasa da her telden seyirciyi yakalamakta güçlük çekebilecek bir eser. 1999 yılında bir kömür işleme fabrikasında bulunan bir ceset parçası, benzer cinayetlerin varlığıyla birleştirildiğinde dedektif Zhang harekete geçer. Tüm cinayetler bir arada değerlendirildiğinde oklar tek bir kadını; Wu’yu işaret eder. Öldüren cazibe kıvamındaki Wu’ya yakınlaşmak için onun çalıştığı kuru temizleme dükkanının müşterisi olur. Gün geçtikte parçalar birbirini tamamlamaya, cinayetlerin üzerindeki sır perdesi de kalkmaya başlar fakat dedektifin keşfettikleri gerçeğin ne kadar kendisidir, onu kimse bilemez.
0
16,331
ek kelimeyle çook saçma bir film...izlemek vakit kaybı olur..
0
16,332
Amerikalılar artık senaryo bulmakta zorluk çekiyorlar sanırım..
0
16,333
türk sinemasının en iyi filmleri arasında yer alması lazım olan bu film yalnız ca hülya avşarın malum rolüyle hatırlanır olmuştur ,bence hülyada cem de çok ama çok iyi oynamışlar senaryoda çok sağlam tavsiye ederim
1
16,334
bi kere sinan çetin ve cem özer in en iyi filmleri tartışmasız.özellikle cem özer muhteşem ötesi oynuyor.konu çok iyi mekanlar ve kurgu gayet oturmuş hülya avşar da çok çok iyi. ben bu filmi en iyi türk filmlerinden biri olarak gördügümü söyleyebilirim.mutlaka ve defalarca izlenesi bir film
1
16,335
bu filmi çok kereler izledim,iyi bi film gerçekten ve sanırım hülya avşarın oyuncukta gösterdiği en iyi performans ama gerisi bi türlü gelemedi.. ama cen özer ve diger oyuncularda iyidiler izlemek gerek
1
16,336
serinin hepsi çok güzel bu puanı haketmiyor
0
16,337
berbaattıı :(
0
16,338
Uzun süredir DVD’si elimdeydi filmin. Ve nihayet izleyebildim...Aslında beklediğimden çok daha iyi bir filmdi.Filmin ilk yarısı ile bakılınca ikinci yarı pek de sandığınız gibi gelişmiyor filmde. Hatta kurguda bir inandırıcılık sorunu olduğu bile söylenebilir ancak, bana göre yine de iyi bir filmdi 'Pars Vite et Reviens Tard'. Oyuncuların performansları yeterliydi bana göre...'Ölüm Tohumları' bana kalırsa gayet iyi bir Fransız filmi.Özellikle Hollywood tekelinden sıkılanlar için (benim gibi örneğin) gayet nefes aldırıcı bir film 'Ölüm Tohumları'. Tavsiye ederim...
0
16,339
ben izledim fena diil tipik amerikan komedisi amerikalı olsam daha fazla gülerdim heralde
1
16,340
çok sıkıcı bir film 2/10 bile çok
0
16,341
film bir şey anlatmaktan uzak,oyunculuklar vasatın altında,senaryo ilgi çekmiyor..salondan çıkmak istediğim ender filmlerden..bu yönüyle takdire şayan..
0
16,342
İzliyecek olan arkadaşlara tekrar tekrar düşünmelerini öneririm zira izledikten sonra pişman olabilirler.anlatılmak istenileni çok sıkıcı hale getiren,sahne geçişlerini(sonlara doğru bir sahne dışında) beğenmediğim,sevişme sahnelerini gereksiz bulduğum başarız bir film oldu ?20 gece ve yağmurlu bir gün?. Ne yazık ki daha titiz bir yönetmenlik çalışmasıyla iyi olabilirmiş hissinide uyandırmıyoR değil.10/5
0
16,343
bir filmi bu kadar sıkıcı hale getirip erotik sahnelerle durumu kurtarmaya uğraşmak kötüdür 1/5
0
16,344
film kolay basitti korkulacak birşey göremedim heleki o tip neydi öyle güldüm yani hiç önermiyorum zaman kaybından başka birşey değil.
0
16,345
Bana göre bayağı bir karanlık ve zaman zaman sıkıcı atmosferi olmasına rağmen haftanın iyi filmlerinden. Özellikle Farell ve Blachleda (Ondinei oynayan aktrist) performansı ve kimyaları çok başarılı. Çok hoş modern bir epik hikaye.
0
16,346
Geçen haftasonu izlemiştim, sanatsal açıdan iyi bir film. Ama ülkemiz insanı böyle filmleri sıkıcı bulduğu için kötü yorumlara aldırmayın derim ben bu tarzdan hoşlananlara :))Ağır ama konuyu güzel işliyor ;)
1
16,347
vermek istediğini kesinlikle veremeyen bir film olmuş, collin farrel bile kurtaramamış...
0
16,348
syracuse ile rahip arasındaki konuşmalar hariç vakit kaybıydı..
0
16,349
Cok sicak, hos bir film. Puaninin bu kadar dusuk olmasi enteresan.
1
16,350
bu filmin senaryosunu ben yazsam herhalde bundan daha iyi olurdu... böyle filim mi olur ya?
0
16,351
film jenerikte kendini belli ediyor zaten.bu bir mesut uçakan filmidir yazarken yönetmen sadece adını kırmızı renkte yazıp gözümüze gözümüze sokuyor.sette eminim en az 50 kişiyle çalışmıştır.sadece filmi yönetmiş ve senaryoyu yazmış(senaryo bile kitaptan uyarlama.)durum böyleyken jeneriğe o şekilde yazılması açıkçasını açıkçası garip karşıladım.jeneriğe öyle yazılıp zeki demirkubuz,nuri bilge ceylan olunmuyor.daha önce hiçbir filmde görmediğim kadar pan yapılmış.en ufak kamera hareketi yaparken bile anlam yaratmak önemliyken filmin tamamındaki kamera hareketlerine öylesine uygulanmış.pandan başım döndü.kullanılan kurgu yöntemi daha önce dünyada denenen tüm filmlerde filmi kurtarmış ama bunda o kadar zoraki duruyor ki.başı sonu belli olan bir öykü için geri dönüşler,ileri gitmeler,filme geriden başlamanın anlamı ne onu da çözmüş değilim.istanbul sokaklarında caddelerinde yapışmış amatör çekimlere hiç girmek istemiyorum çünkü buraya yazmakla bitmez.istanbulda çekilmiş kısa filmleri izlemiş mi acaba yönetmen.tam da o caddelerde çekilenleri!en fazla verebileceğim puan 10/4tür.ki ona bile içim sinmiyor.
0
16,352
bence çok güzel bir olduğunu düşünüyorum
1
16,353
okuduğum yorumlar olumsuz olmasına rağmen film puanı görece yüksek çıkmış ki bu bir çelişki!!! film ise çok amatör bir zihniyetle çekimiş ve çok demode kalmış!! ayrıca sinemada dini ekol olmayacığına filmin yönetmeni de katılıyor ki bence çok doğru bir tespit. sonuş olarak türk sinema tarihinin kötü örnekleri arasınad yerini çokktan almış bir fil!!!
0
16,354
kötü bir film sıkıcı
0
16,355
Koreografi ve müzikler haricinde tamamen özenti bir Amerikan gençlik filmi. Üstüne üstelik dublaj olması ve Özgü Namal ve Emre Altuğ haricinde çok başarasız bir seslendirme kadrosu olması da cabası.
0
16,356
hayatımda izledigim en garip ve sıradan filmlerden biri.görsel olarak hiç tatmin etmeyen, cekimleri insanı rahatsız eden bir gerilim.
0
16,357
sizi tatmin etmeyen ancak sonlara doğru sürüklemeyi başaran sıradan bir film. 5
0
16,358
çok kötü bir filmdi ordan burdan alıp yapıştırmışlar verdiğim puan 1
0
16,359
fantastik öğeler içeren bu rus filmi bence vasatın üstüne çıkamıyor.. sürükleyiliği olmayan filmde konu bütünlüğü sağlanamıyor ve izleyiciyi filme bağlayamıyor.. 4/10
0
16,360
İzlediğim en kötü film.Daha berbatı olamaz herhalde.
0
16,361
Timur Bekmambetov u, bize tanıtan film...
1
16,362
Sıradan basit bir film gibi geldi bana, valla izlerken ne korktum ne gerildim.
0
16,363
Süresi 3 saat olan ve Cannes'de Altın Palmiye'yi kazanmayı başaran Blue Is The Warmest Color'ın yönetmeni Abdellatif Kechiche'in 6. uzun metrajlı filmi, yine bir 3 saat süren Mektoub, My Love: Canto Uno ile 37. İstanbul Film Festivali'ni sonlandırmış oldum. Hem de ne son ama! Gece 21.30 seansına bu filmi koymak kimin fikriydi bilmiyorum ama film esnasında salondaki seyircilerin yarısının filmden ayrılması bakımından, bunun çok da iyi bir fikir olmadığının kanaatindeyim. Canto Uno, Kechiche'in muhtemelen iki filmden oluşan -ama bir üçleme olursa da şaşırmam- yeni film serisinin ilk bölümü. Hikaye, Paris'de 1 yıl yaşadıktan sonra yaşadığı yere geri dönen, fotoğraf çekmeyi seven ve bir senaryo yazmaya çalışan Amin'in etrafında şekilleniyor. Film boyunca Amin'in yaptığı sessiz gözlemleri, kız arkadaşları ile vakit geçirip yazın tadını çıkarmasını izliyoruz. Bu bakımdan film bize giriş-gelişme-sonuca benzeyen herhangi bir şey sunmuyor, sadece ana karakterin çevresiyle olan etkileşimlerine tanık oluyoruz. Eğer burada tamamen dürüst olmam gerekiyorsa, bu film hakkında en ufak bir beklentim bile yoktu. Sonucun rezalet olacağını, hatta 3 saatin sürenin sonunda kendimi beyaz ışığın diğer ucunda bulacağımı tahmin ediyordum (burası biraz abartı oldu). Ve ilk 2 saat boyunca ne filmde görünen bir karakteri, ne de konuşulan konulardan birisi ilgimi çekti. Adeta bir ekranda beliren sesli bir görüntü dosyasına bakıyordum. Hatta bir ara filmdeki karakterlerden birisi; "herkesin sırf konuşmak için konuştuğunu", yani bütün bu sahnelerin gereksiz olduğunu kanıtlıyordu. Ama filmin 2. saatinden sonra yaşanan "kuzu doğum sahnesi"nden sonra nasıl olduysa, kendimi filmin içerisine kaptırmış bir şekilde buldum. Filmin son 1 saati ise son derecede hızlı ilerliyordu. Bundan önce filme kapılmak mümkün olduğu halde bir şeyler hissetmek benim için imkansız olsa da, bundan sonra film içerisinde geçen karakterleri ve içerisinde geçen anları gerçekten umursamaya başladım, ortada inanılmaz bir şey olmadığı halde. Film bittikten sonra ise kendimi gerçekten de bu yaz tatilinin içinde bulunmuşum gibi hissettim. Gerçi bu sadece benim görüşüm. Peki bu Canto Uno'yu genel itibariyle iyi bir film yapıyor mu? Pek sayılmaz. Öncelikle bu filmin 3 saati ile Blue Is The Warmest Color'un 3 saati aynı şey değil. Blue Is The Warmest Color'da ana karakterlerin gelişimleri ve değişimlerine tanık olup bir yolculuğa çıkarken, Canto Uno ise bize neredeyse aynı sıkıcı sahneleri ve konuları tekrar tekrar ısıtıp önümüze koyuyor. Her ne kadar final sahnesinden sonra kendinizi bu yerdeymiş gibi hissetseniz de, bu hissiyatı yaşamak için 3 saatlik bir filmi izlemeye pek de değmez doğrusu. Ayrıca buradaki karakterler filmin başında ne ise, sonunda da aynı kalıyor. Bu yüzden uzun bir süre boyunca filme ilgi duyamıyorsunuz (dediğim gibi, benim ilgi duymam 2 saati buldu). Filmin süresi ise rahatça 90 dakikaya düşürülebilirdi. Gerçi bu durumda, Kechiche'nin süreyi 4 saat yapmadığına şükrediyorum. Bunun dışında filmin en çok ekran süresi tanıdığı kişi ana karakter Amin olsa da, bu karakterle vakit geçirmek gerçekten de sıkıcıydı. Amin daha çok seyircinin kendisini yerine koyabileceği kişi olarak filmde yer alıyor. Bütün film boyunca etrafındaki kişiler Amin'e bir şeyler anlatıyor, anlatıyor, anlatıyor ve sizin kafanızın şişmesine rağmen Amin'in yaptığı tek şey dinlemek oluyor. Bu karakter hakkında gözlemler yapmak istesem de, onun senaryo yazdığı, fotoğraf çekmeyi sevdiği ve kızların onu güvenilir bulması dışında hiçbir şey öğrenemiyoruz. Muhtemelen Kechiche bu tarz şeyleri devam filmine saklıyor olabilir. Ama bir serinin ilk filminde ana karaktere dair ilgi çekici bir şey olmadığında, insanın içerisinde serinin diğer filmlerini izleme isteği de uyanmıyor. Hele hele filmlerin her biri üçer saat olunca. Fakat bu film esnasında en çok canımı sıkan şey neydi, biliyor musunuz? Size 2 kelimeyle izah edeyim; görüntü sabitleyici. Hani bazı videolarda bir kişi hareket ettiğinde kamera sabit durduğu halde o kişinin yaptığı hareketlere göre kamera oynamaya başlar ve çok sahte, dikkat dağıtan bir görüntü uyandırır ya? İşte bunun 3 saat boyunca aralıksız yaşandığını düşünün. Sanki film kasten hikayeyi umursamamı istemiyor gibiydi. Sürekli yakın kamera açılarıyla Kechiche seyirciyi anın içerisine sokmaya çalışsa da, görüntü sabitleyici yüzünden bu sahneler inandırıcılıktan uzaklaşıyordu, e haliyle seyirci de filmden uzaklaşıyor. Ama işin en can sıkıcı tarafı ise, Canto Uno'ya dair bu kadar çok sıkıntımın olmasına rağmen sonucu ortalama bulmam. Filmin nefret edilecek bir sürü tarafı olsa da, filmden nefret etmedim. Filmi izledikten yaklaşık 1 gün sonra gördüklerimi düşündüğümde, hikayenin yaratmış olduğu gerçekçilik hissi gerçekten de etkiliydi. Şahsen Kechiche'nin Mektoub, My Love serisini hangi yönlere sokacağını merak ediyorum doğrusu (çünkü ilk filmde her şeyin sadece yüzeyini gördükten sonra olasılıklar sınırsızmış gibi hissettiriyor). Eğer Kechiche'nin büyük bir hayranıysanız ve boşta 3 saatiniz varsa -ve eğer Ahlat Ağacı'nı izlediyseniz- Mektoub, My Love'a bir göz atın derim. Sadece beklentilerinizi biraz düşük tutmanızı tavsiye ederim. PUANIM: 5.8/10 37. İstanbul Film Festivali'nde İzlediğim Filmlerin Sıralaması: 1- Persona (1966) - 10/10 2- You Were Never Really Here (2017) - 9/10 3- Lean On Pete (2017) - 8.6/10 4- Isle Of Dogs (2018) - 8.3/10 5- Le Sens de la Fete (2017) - 8/10 6- The Miseducation Of Cameron Post (2018) - 7.8/10 7- Nothingwood (2017) - 7.2/10 8- Dört Köşeli Üçgen (2018) - 7/10 9- Unsane (2018) - 6.5/10 10- Disobedience (2017) - 6.4/10 11- Mektoub, My Love: Canto Uno (2017) - 5.8/10 12- Aydede (2018) - 5.7/10 13- Claire's Camera (2017) - 3/10
0
16,364
Korku filmlerin de kıvamı tutturabilmek, her baba yiğidin harcı değildir. İzlediğimiz Türk korku filmlerini göz önüne getirdiğinizde bu söylemimi onaylayacağınızı düşünüyorum. Hatta birbirinin kopyası klişeleri barındıran, Hollywood korku filmleri de bunların bir diğer kanıtı. Korku filmlerinde, komik duruma düşmek ve korku salmak arasında çok ince bir çizgi bulunuyor. Bu ince çizginin altında kalındığında gülünç duruma düşecek, Korkunç Bir Film serilerine malzeme olacak, çöp diye tabir ettiğimiz filmler ortaya çıkıyor. Ben korku filmlerini seven ve takip eden biri olarak. Bu türde, her filmi izlemeye dayanıklılık gösteremiyorum. O yüzden ince eleyip sık dokuyarak izlesem de bu dalda 4-5 yılda 1-2 sağlam filme denk geliyorum. The Witch’te çizginin üst tarafında kalan sağlam filmlerden benim adıma. Bu filme korku filmi demek yanlış olabilir, 3 baba korku sahnesi olsa da daha çok gerilim, sürekli tekinsizliğin kol gezdiği bir film olma özelliği taşıyor. Filmi izlerken, ambiansından olsa gerek aklıma hep The Village filmi geldi. Yönetmen Robert Eggers’ın ilk uzun metraj filmi olmasına rağmen kamera açıları, filmin akışı ve kurgusu açısından temiz bir iş çıkarmış. Görüntü Yönetmeninin de hakkını vermek gerek. Hep hikayenin geçtiği dönem, orman sahneleri ve gece geçilen bölümlerde, gri ve siyah ağırlıklı çalışarak filmin gizemini desteklemiş. Çocuk oyuncular gerçekten çok başarılı iş çıkarmış, Caleb rolünü üstlenen Harvey Scrimshaw ve güzelliğiyle dikkat çeken Anya Taylor-Joy (Thomasin) filmin inandırıcılığına katkı sağlıyorlar. Robert Eggers gerçek mahkeme kayıtlarından ve New England halk hikayelerinden esinlenerek yazdığı senaryoda eksikler ve havada kalmış şeyler olsa da filmin merak uyandırıcılığı, sürekli bir gizem içinde olması etksini yaratabilmesi başarılı. Tek sıkıntı ise seyirciye başa gelen ölümlerde iki farklı sebep verilmek istenirken, bunu ilk sahne de filmin son 10 dakikasında baltalanması. Spoiler: Ailenin yedikleri mantar ve aşırı dini inanışlarından suçları kendi işledikleri halde halüsilasyonlar görmesi mi yoksa doğa üstü güçlerin mi bu ölümlere sebebiyet vermesi mi? Soruları belli kanıtlarla daha çabuk çözülüyor. Gizem aralığı bu yüzden daralıyor.
0
16,365
Oturdum sabırla izledim filmin adı cadi ama ortada ne cadi var nede korku..Başlangıç ve sonuç çok alakasız.herkes ölüyor o thomas niye kaliyor.o thomas cadi keciyse keciyi oldurebilirdi finalde Çok saçma bitti.kafada soru işaretleri ufacık bebegide filmin ilk 10 dk sinda öldürmeleri ayrı hir sacmalik
0
16,366
eskisi daha güzeldi, stephen king uyarlamalarını ısıtıp ısıtıp koyuyorlar yine ama bir şans vereyim dedim, cık olmamış yaa
0
16,367
birkere şunu söyleyim; film kesinlikle sıradan izleyecinin burun kıvıracağı türden bir film.. Hastalıklı Yönetmen Trier'den yine hastalıklı bir film Deccal.. Bresson-Polanski-Lynch ve Haneke ile birlikte İnsan psikolojisini filmlerine iyi yansıtan yönetmen Trier'dir..öyle haz alınacak yönetmenler değildir bunlar. film şu; delirmekte olan bir kadın ve bir o kadar onun kadar deli olan kocası'nın yaşadıkları tranva ve içlerinde yaşatıp biriktirdiklerinin dışavurumu..bazı sahnelerde kusmanız olası.psikolojiniz de bozulabilir..bn beğenmedim ama son dönemlere baktığımda, "nitelikli film çıkaramama fobisini bu filmle yenmiş sinema sektörü"..9/10
1
16,368
tek kelimeyle zaman kaybı
0
16,369
filmi dün akşam seyrettik...gerçekten müthiş.filmdeki cinsellik öğelerini yönetmen harika çekmiş.pornografik hiçbir şey yok .ama estetik ve gerilim.....kaçırmayın!!!
0
16,370
filmin görselliği ve yönetmenlik çok çok iyiydi bana göre ve sırf bunun sayesinde bile keyif aldım diyebilirim ama filmi tam olarak anladım diyemem ki anlamak gerçekten güç. çünkü bilmediğim ve çoğu kişinin de bilmediğini düşündüğüm pek çok öğe var. galiba genel kültürüm bu filme yetmedi:D antichrist mitini -ya da inancını- bilmek gerekiyor anlamak için. filmde pek çok imge var ve antichrist denen şeyin ne olduğunu bilmeden bunları anlayamıyorsunuz. bunu iyice araştırıp tekrar izlemek istiyorum açıkçası. yeni izleyecek olanlara da önerim şu: beğenip beğenmeyeceklerini bilemem ama mutlaka antichrist hakkında araştırma yapıp öyle izlesinler. ancak en başta söylediğim gibi görsellik harikaydı, özellikle de açılış sahnesi...
1
16,371
arkadaşa ben de katılıyorum böyle bir film nasıl olur da 4ün altında puan alır ilginç.acaba hangi türk filminde bu filmin ilk 5 dakikası kadar olağanüstü sahneler var.adam birilah kimse laf etmemeli sadece bize izleyip susmak düşer.filmi 4-5 gün önce izledim ama hala etkisindeyim,gün içerisinde filmden kareler gözümünönünden geçip duruyor.ne diyelim umarım birgün bizimkiler de böyle filmler çeker..
1
16,372
cannes galasında ayılanları bayılanları duyunca çok aşırı meraklanmıştım.her seferinde farklı ve zekice filmler yapan lars von trier in belkide filmografisindeki en sıradışı filmi bu.yaratılan atmosfer kusursuz.prolog sahnesi gelmiş geçmiş en iyi açılışlardan.oyuncular çok özverili.film oldukça gerebiliyor insanı ve aynı zaman da tarihsel göndermeleri de oldukça yerinde geldi bana.beklediğimden daha sert değildi(tabi beklentilerimin ölçüsü aşırıydı sanırım)lafın özü sansürsüz gösterilecekmi ülkemizde bilemiorum ama orjinal haliyle izlemek gereken bir film bence.
0
16,373
imdb gibi bir sitede 6.7 alan bir film nasıl olurda bizde 4 bile alamaz.Türk sinema izleyicisi ne seviyede anlamak mümkün olmuyor.ben filmi daha izlemedim ama sonuçta kendini ispatlamış bir yönetmen (Lars von Trier ) ve bir oyuncu (Willem Dafoe)var karşımızda.ayrıca film sansasyon yarattı dünya sinemalarında.ama anlayışla karşılamak lazım biz recep ivedik gibi filmleri baştacı eden bir millet olduğumuz için normal karşılıyorum....:(
0
16,374
Notunun bu kadar düşük olmasına çok şaşırdım. O kadar kötü bir film değil.
1
16,375
çok merak ettiğim bi film . mehmet aslantuğun yapacağı bir filmden umutluyum gösterim tarihini bekliyorum ...
0
16,376
Aşkın ikinci yarısı flmini izlerken bu hikaye bu oyuncularla ve bu sakinlikte anlatılır.Aslantuğun filimdeki iç sesleri ve mektup harikaydı.Sakin sakin ağlayarak seyrettim filmi heleki filim bittiğinde bende bıraktığı tat muhteşemdi.Acaba eşim şanslımı veya ben şanslımıyım daha birçok soru eline yüreğine sağlık.Daha nice filimlere sevgilerimle.
1
16,377
Cok agir ve gereksiz bir film... Mehmet Aslantug nun parasina com yazik olmus...
0
16,378
rezalet ötesi bir filmdi,bir senaryo bu kadar mı kötü olur? bu çiftin ne için ayrıldıkları,kızın babasını tanıması ve onunla kaynaşması bile verilmemiş,oyunculuk desen Mehmet Aslantuğun vasat performansı dışında son derece başarısızdı,ilk yarıda uyuklamaya başladım,ikinci yarıda ise o kadar çok saçmalık vardı ki kendimi tutamadım gülmeye başladım ,sadece müzikleri ve görüntüleri başarılıydı maalesef onlar da filmi kurtaramamış,bana göre son dönem Türk sinemasında yapılmış en kötü filmlerden biri diyebilirim.
0
16,379
Evet, öpüşme sahneleri olmadan da bir aşk filmi olabiliyormuşEvet, ajitasyon sahneleri olmadan da duygusal bir film olabiliyormuşİnsanların duygularını sömürmeden, her şeyin en ince ayrıntısına kadar tasarlanılabilen bir film olabiliyormuş. 6 ay sonra yazıp gerçekten de o 6 ayın farkını görebiliyormuşuz.Evet, görüntü kalitesi birçok filme göre daha iyi fakat yine de bazıları hiçbir şeyi anlamamakta ısrar ediyormuş...Bazen bu standartlara fazla geldiğini düşünüyorum Mehmet Aslantuğ İYİ Kİ varsın!
1
16,380
Oyunculuklar, Flash TV'de yayınlanan dizilerden bile daha kötü; senaryo sanki ilk defa konuşmayı öğrenen çocuğun cümleleri ve hayal gücü ile yazılmış bir şekilde olan bu film, sinemada nasıl gösterime girebiliyor anlamış değilim. Çekimlerin saçma sapan bir aletle, efekt kullanılmadan yapılması ve korku seviyesinin ise hiç olmaması da diğer detaylardan biri. Bunun için yapımcı nasıl bulunmuş, hayret. Hayatımda izlediğim en boş, en kötü filmdi.
0
16,381
bazı eksikler var filmde e
0
16,382
Aşk temasını macera, dram hatta gerilim çatısı altında gayet özgün biçimde işlemişler. Oldukça vurucu sahneler mevcut.
1
16,383
film izledikten sonra bu gibi sorunların sadece ülkemizde olmadığını bilmek biraz daha rahatlattı.sinemaya bu yönden çok kızıyorum ülkemizdeki bu gibi sorunları afiş afiş gazelerde göstermek yalan yanlış yazıp çizmek yerine neden bu hale geldiğinin gelecekte neler beklediğini yada neler verilmesini gösteren filmler gerekiyor
0
16,384
Orhan Kemal'in basyapitlarindan biri olan 72. Kogus, insan haysiyetinin düsebilecegi en dipsiz kuyunun hikâyesidir. 1940'lar, 2. Dünya Savasi'nin etkisinde kalan Türkiye'nin kitlik yillari. Cezaevinin 72 nolu kogusunda çesitli suçlardan yatan Adembabalar. Onlarin sefaleti, acilari, insanliga özlemi, hayata dair düsleri, çeliskileri, asklari ve kavgalari ile bu derin çukura yuvarlanmis, en yakinini üç kurusa vurabilecek kadar alçalmis insanlarin dünyasi. Bir kogusun karanligindaki direnis ve yasam mücadelesidir. 72. Kogus, kalin duvarlar arasina kapatilmis insanlarin duvarlarin disindaki akip giden hayatla çeliskileri ve çatismalarini yansitir. 72. Kogus bir insan hikâyesidir ve insanligin kaybettigi degerleri yüzümüze bir tokat gibi hatirlatmaktadir.
0
16,385
yavuz bingöl olmasaymısta olurmus dedırten cınsten..hulya cok ıyıydı.bazı eksık kalan yerler vardı yanı soru ısaretı fazlaydı akıllarda kalan..(kıtap kadar acıklayıcı degıl) kadınlar kogusu daha heycan verıcı daha gercekcıydı kısacası cok sorgulamadan bazı seylere cevap aramadan ızleyebıleceksenız gıdın derım
0
16,386
gerçekten de film izlemeden görmeden bilmeden eleştirenler artık yorumları okuduğunda herkesi çok fazla sıkıyor :( yok o yapamaz. şarkıcılığı beş para etmez bilmem ne.. sen kimsin kardeşim demezler mi insana yaa gerçekten yazık.. birazcık olsun emeğe saygıı!!!
1
16,387
Bu hafta izlediğim en iyi iki filmden biri. Müthiş bir eser, olağanüstü oyunculuklar özellikle Yavuz Bingöl, Hülya Avşar, ve Kerem Alışıka hayran kaldım. Filmin tek handikapı (sanırım yönetmen aşka gelmiş bu konuda) filmin temel müziğinin çok baskın oluşu zaman zaman diyalogları duymakta bu yüzden güçlük çekiyorsunuz ancak yine de bu hata filmin başarılı oluşunu olumsuz yönde etkilemiyor.
0
16,388
Sevgili Cine fanatik zannedersem Türkiyedeki en büyük Julia Roberts hayranı benimdir.Ve bu filmi ilk seansında izleyeceğim(tabii lutfedip getirirlerse).Bol sinemalı günleeer
1
16,389
tek kelimeyle rezalet.sakın izlemeyin.vakit kaybı.
0
16,390
bu yönetmenin filmleri keşfe değerdir.az bütçeyle çekilmiş bu filmi izleyip görelim derim.
0
16,391
Zaman kaybı arkadaşlar .. kesinlikle tavsiye etmiyorum..
0
16,392
komedi filmi ama ice cubeun bir kere bile gülmediği vede diğer filmlerine nazaran oyunculuk performansının çok çok düşük olduğu bir film.Vasatın altında Neredeyse tüm film kilise de geçiyo ve zaman zaman değil çoğu zaman hristiyanlık ve dine yönelik mesaj sıklıkları dikkat çekiciydi.
0
16,393
Bekliyoruz :)
0
16,394
Bu konuyu biliyorsunuz zaten. 1987'de çıkan Fatal Attraction'dan beri Hollywood'da aynı konuyu tekrar ve tekrar çekme saplantısı başladı. Her yıl buna benzer konulu 2 film vizyona giriyor zaten. Daha geçen yıl When The Bough Breaks vizyona girmişti. Peki bu filmin var olması için hiçbir sebep var mı? Hayır. Peki tkendi türü ile ilgili bir şeyleri değiştiriyor mu? Sayılır. Ama yine de ortaya çıkan sonuç hayal edebileceğiniz gibi berbat. Eğer senaryo 101'i biliyorsanız Unforgettable'ın konusunu biliyorsunuz zaten. Ama eğer bilmiyorsanız, size anlatayım: "Julia Banks (Rosario Dawson), mutlu bir hayat yaşayan bir kadındır ve sevgilisi David (Geoff Stults) ile evlenmek üzeredir. Üstelik David'in ilk evliliğinden kalan bir kızı vardır ve Julia da onu David'le birlikte büyütmeye hazırdır. Böylece kızın annesi Tessa (Katherine Heigl), bu çiftin hayatına girer ve David'in Julia ile evleneceği gerçeğine katlanamaz. Bu yüzden daha karanlık yanını ortaya çıkarak bu çifte oyunlar oynamaya başlar ve Tessa'yı kötü birisi olarak göstermeye çalışır. Julia da gerçeği ortaya çıkarmaya çalışır." Yani anlayacağınız, tamamen özgün bir film! Pekala, her ne kadar filmden nefret etmiş olsam da tamamen kötü olmayan birkaç şey vardı filmde. Bunlardan birisi, Rosario Dawson'ın performansı. Rosario'yu bir oyuncu olarak çok iyi buluyorum zaten, gerek Sin City filmleri, gerek Marvel/Netflix dizileri olsun. Rosario, gerçekten de yetenekli bir oyuncu ve bu filmde de başarılı bir performans sergilemiş. Hatta gereğinden fazla başarılıydı diyebilirim. Böyle zayıf bir film, böyle iyi bir performansı hak etmiyor doğrusu. Ayrıca bu klişe senaryoya birkaç farklı element daha eklenmeye çalışılmış. Her ne kadar bunu takdir etmiş olsam da ortaya çıkan sonuç düşüncelerimi hiç değiştirmedi. Unforgettable, klişe konusuna karşılık ortaya bir yere varabilecek fikirler atmasına rağmen çıkan sonuç kötüydü. Yani, hayal edebileceğiniz en kötü film olmasa da dediğim gibi, film çok zayıftı. Bu yüzden nefret ettiğim yanlara geçiyorum. Rosario Dawson'ın dışındaki performanslar çok kötüydü. Dawson'ın eşini canlandıran Geoff Stults rezaletti. Adamın kendisi bir Biscolata reklamından çıkmış gibi gözükse de oyunculuk adına adamda hiçbir şey yok. Filmde sırf çekici görünmek için var. Onun oyunculuğu beni filmden sürekli çıkardı. Katherine Heigl'ı da Knocked Up'dan beri iyi bir filmde görmedim zaten. Heigl'ın oyunculuğu gerçekten de kötüydü. Hiç olmazsa Fatal Atraction filminde ana karakter başta oldukça normal görünüyordu, daha sonra ortaya gerçek yüzünü çıkarıyordu. Heigl'ın karakterini daha ilk saniyeden ne kadar çatlak olduğunu anlayabiliyorsunuz. Gerek mimikleri, gerek tavırları olsun. Normal bir insanın, bu karakteri çevresinden acilen uzaklaştırması gerekir. Ya da hiç olmazsa iletişimini engellemesini. Ama filmde böyle bir şey olmuyor. Bu yüzden de ortaya çıkan sonuç hep gerçekçi olmayan bir şekilde ilerliyor. Ayrıca şu senaryodan biraz daha fazla konuşmak istiyorum. Hollywood'un artık bu tarz filmleri yapmaması lazım. İşlenecek bir konu kalmadı ki! Yukarıda filmin ortaya koymaya çalıştığı ilginç fikirlerden biraz bahsetmiştim. Mesela Julia'nın hapishaneden yeni çıkan belalı bir eski sevgilisi var, Tessa'nın oldukça garip bir geçmişi var... Yani anlayacağınız, film ortaya farklı bir şeyler koymaya çalışmış. Ancak bu materyalleri o kadar zorlama bir şekilde kullanmış ki, çıkan sonuç sizi istemsizce güldürüyor sadece. Bir de, filmin finalinden nefret ettim. Son zamanlarda izlediğim en kötü bitiş sahnelerinden birisiydi. Filmin kendisinin zorlama olması yetmiyormuş gibi, bir de filmin finali olabilecek en zorlama şekilde bitiyor. Spoiler vermek istemiyorum ama size şunu söyleyebilirim; Unforgettable, bir devam filmi yapmaya niyetlenmiş. Ya da hiç olmazsa, senaryo bunu ima ediyor. Bu sahneyi gördüğüm zaman resmen ağzım açık kaldı. Bunun dışında Sia'nın açılış sahnesindeki şarkısı dışındaki diğer şarkılar çok kötüydü, gerilim tonu çok başarısız olmuş (dakika başı yapılan jump scare sahneleri durumu daha da kötü bir hale getirmiş), oyunculuklar ise Rosario Dawson dışında felaketti. Senaryo adına da yeni bir şey yok doğrusu. İşte bu yüzden Unforgettable, bitmesi için dakika sayacağınız bir film. Eğer bu tarz filmleri seviyorsanız, Unforgettable'ı izlerken iyi vakit geçirebilirsiniz ama geriye kalan herkese bu filmden uzak durmalarını öneririm. Vaktinizi harcamaya değmez. FİLMİN İYİ YANLARI: + Rosario Dawson'ın gerçekten deniyor olması. + Ortaya atılan birkaç ilginç fikir... FİLMİN KÖTÜ YANLARI: - ...ama senaryonun bu fikirleri en zorlama şekilde kullanması. - Finali. - Çok kötü oyunculuklar. - Tahmin edilebilir, klişe senaryo. TOPLAM PUAN: 2/10
0
16,395
Film her ne kadar kötü olursa olsun ortada harcanmış olan bir emek var. O yüzden ben rezalet yada berbat kelimelerinin kullanılmasını uygun bulmuyorum. Lütfen arkadaşlar, sizi emeğe saygıya davet ediyorum ! ! !
0
16,396
"Sultanın Sırrı" değil "Hüsranın Sırrı" olmalıymış.Çok umutlarla gittiğim bir filmdi kendisi.Lakin baş ağrısından başka birşey bırakmaması bana,pekte memnun edici değildi.Bir nebze senaryoya birşey diyemeyiz belki ama yönetmen berbattı.
0
16,397
süper yaaa herkesin gitmesini istiyorum
1
16,398
Çok kötü bi film. Fazlasıyla mantık hataları var. Oyuncuların çoğu çok kötü. İzlemeyin. İzlettirmeyin
1
16,399
Vaktinizi boşa harcamayın aşk filmi mi baba oğul filmimi belli degil emeğe saygı duyarım ama cidden sıkıldım izlerken
1