english
stringlengths
2
1.48k
non_english
stringlengths
1
1.45k
language
stringclasses
49 values
I should've done this by now.
Bunu şimdiye kadar yapmalıydım.
en-tr
I would never use a previously used tissue again.
Önceden kullanılmış bir mendili asla tekrar kullanmazdım.
en-tr
I got my first computer when I was thirteen.
İlk bilgisayarıma on üç yaşımda sahip olmuştum.
en-tr
Tom behaved foolishly.
Tom ahmakça hareket etti.
en-tr
It's pissing down.
Fena yağmur yağıyor.
en-tr
Why did she become a doctor?
Neden doktor oldu?
en-tr
Why did she change the plan?
Neden planı değiştirdi?
en-tr
Sami circumambulated the Kaaba seven times.
Sami Kâbe'yi yedi kere tavaf etti.
en-tr
Sami walked around the Kaaba seven times.
Sami Kâbe'yi yedi kere tavaf etti.
en-tr
Sami performed tawaf around the Kaaba seven times.
Sami Kâbe'yi yedi kere tavaf etti.
en-tr
Sami recited the takbir.
Sami tekbir getirdi.
en-tr
Sami said the opening takbir and began to pray.
Sami iftitah tekbiri getirip namaza durdu.
en-tr
Sami went to tarawih after iftar.
Sami iftardan sonra teraviye gitti.
en-tr
Sami went to tarawih prayer with Fadil.
Sami Fazıl'la birlikte teravih namazına gitti.
en-tr
Sami drank Zamzam water.
Sami zemzem içti.
en-tr
Sami kissed the Black Stone.
Sami Hacerülesvet'i öptü.
en-tr
Sami kissed the Hajar al-Aswad.
Sami Hacerülesvet'i öptü.
en-tr
Sami visited Al-Masjid an-Nabawi.
Sami Mescidinebevi'yi ziyaret etti.
en-tr
Sami visited the Prophet's Mosque.
Sami Mescidinebevi'yi ziyaret etti.
en-tr
Sami climbed Jabal al-Nour to see the Cave of Hira.
Sami Hira Mağarası'nı görmek için Nur Dağı'na çıktı.
en-tr
Al-Haram Mosque is the largest mosque in the world.
Mescidiharam dünyanın en büyük camisidir.
en-tr
The Great Mosque of Mecca is the largest mosque in the world.
Mescidiharam dünyanın en büyük camisidir.
en-tr
Masjid al-Haram is the largest mosque in the world.
Mescidiharam dünyanın en büyük camisidir.
en-tr
Sami asked Fadil for the direction of the Qibla.
Sami Fazıl'a kıbleyi sordu.
en-tr
You can't beat entropy, Tom. It's a lost cause.
Entropiyi yenemezsin Tom. Beyhude bir çaba bu.
en-tr
Things went south.
İşler sarpa sardı.
en-tr
Don't make that a habit.
Bunu alışkanlık hâline getirme.
en-tr
My name is Mary, I'm 40 years old and I'm a zookeeper.
Benim adım Mary, 40 yaşındayım ve hayvan bakıcısıyım.
en-tr
Let me do all of the talking.
Konuşma işini bana bırak.
en-tr
Could you answer the phone for me?
Telefonu benim yerime cevaplayabilir misin?
en-tr
Things have deteriorated.
İşler kötüye gitti.
en-tr
Tom stayed in the house.
Tom evde kaldı.
en-tr
I'm used to working outside.
Dışarıda çalışmaya alışkınım.
en-tr
It's going to get hot today.
Bugün hava sıcak olacak.
en-tr
Tom and Mary deny that they cried.
Tom ve Mary ağladıklarını inkar ediyorlar.
en-tr
Tom and Mary say that they'll do that on Monday.
Tom ve Mary bunu pazartesi günü yapacaklarını söylüyorlar.
en-tr
Tom and Mary say that they don't want to fight.
Tom ve Mary kavga etmek istemediklerini söylüyorlar.
en-tr
Tom and Mary say that they didn't see anything.
Tom ve Mary hiçbir şey görmediklerini söylüyorlar.
en-tr
Tom and Mary forgot to renew their passports.
Tom ve Mary pasaportlarını yenilemeyi unuttular.
en-tr
Tom and Mary dyed their old T-shirts blue.
Tom ve Mary eski tişörtlerini maviye boyadı.
en-tr
Tom and Mary say that they were busy.
Tom ve Mary meşgul olduklarını söylüyorlar.
en-tr
Tom and Mary don't leave their house.
Tom ve Mary evlerinden ayrılmıyorlar.
en-tr
They said that the earthquake woke them up.
Depremin kendilerini uyandırdığını söylediler.
en-tr
They say that they want to learn French.
Onlar Fransızca öğrenmek istediklerini söylediler.
en-tr
They don't think that I did it, do they?
Benim yaptığımı düşünmüyorlar, değil mi?
en-tr
They claim that they can see the future.
Geleceği görebileceklerini iddia ediyorlar.
en-tr
They say that they want to talk to you.
Seninle konuşmak istediklerini söylüyorlar.
en-tr
They promised that they'd quit smoking.
Sigara içmeyi bırakacaklarına söz verdiler.
en-tr
They said the earthquake woke them up.
Depremin kendilerini uyandırdığını söylediler.
en-tr
They didn't want to leave their house.
Evlerini terk etmek istemiyorlardı.
en-tr
They sing well, but they can't dance.
İyi şarkı söylüyorlar ama dans edemiyorlar.
en-tr
They didn't invite me to their party.
Beni partilerine davet etmediler.
en-tr
They swore that they'd quit smoking.
Sigarayı bırakacaklarına yemin ettiler.
en-tr
They swore that they were innocent.
Masum olduklarına yemin ettiler.
en-tr
They left their trumpets at school.
Trompetlerini okulda bıraktılar.
en-tr
They don't think I did it, do they?
Benim yaptığımı düşünmüyorlar, değil mi?
en-tr
They say they want to talk to you.
Seninle konuşmak istediklerini söylüyorlar.
en-tr
They say that they want to change.
Değişmek istediklerini söylüyorlar.
en-tr
They promised they'd quit smoking.
Sigarayı bırakacaklarına söz verdiler.
en-tr
They did only what they had to do.
Onlar yalnızca yapmak zorunda oldukları şeyi yaptılar.
en-tr
They probably missed their train.
Muhtemelen trenlerini kaçırdılar.
en-tr
They painted their bicycles blue.
Bisikletlerini maviye boyadılar.
en-tr
They may eat whatever they want.
İstedikleri şeyi yiyebilirler.
en-tr
They swore they'd quit smoking.
Sigara içmeyi bırakacaklarına yemin ettiler.
en-tr
They swore they were innocent.
Masum olduklarına yemin ettiler.
en-tr
They don't live here, do they?
Burada yaşamıyorlar, değil mi?
en-tr
They say they want to change.
Değişmek istediklerini söylüyorlar.
en-tr
They put their raincoats on.
Yağmurluklarını giydiler.
en-tr
They put on their raincoats.
Yağmurluklarını giydiler.
en-tr
They can't find their keys.
Anahtarlarını bulamıyorlar.
en-tr
They spilled their coffee.
Kahvelerini döktüler.
en-tr
They know their rights.
Onlar kendilerinin haklarını biliyorlar.
en-tr
They swore they'd win.
Kazanacaklarına yemin ettiler.
en-tr
They sold their house.
Evlerini sattılar.
en-tr
They sipped their tea.
Çaylarını yudumladılar.
en-tr
They set their alarms.
Alarmlarını kurdular.
en-tr
They say they're busy.
Meşgul olduklarını söylüyorlar.
en-tr
They say they'll swim.
Yüzeceklerini söylüyorlar.
en-tr
They say they'll sing.
Şarkı söyleyeceklerini söylüyorlar.
en-tr
They paid their bills.
Onlar faturalarını ödediler.
en-tr
They lost their minds.
Akıllarını kaybettiler.
en-tr
They hope they'll win.
Onlar kazanacaklarını umuyorlar.
en-tr
They held their noses.
Burunlarını tuttular.
en-tr
They fired their guns.
Silahlarını ateşlediler.
en-tr
They fed their horses.
Atlarını beslediler.
en-tr
They claimed they won.
Kazandıklarını iddia ettiler.
en-tr
They paid their bill.
Faturalarını ödediler.
en-tr
They need their rest.
Dinlenmeye ihtiyaçları var.
en-tr
They made their beds.
Yataklarını topladılar.
en-tr
They lost their land.
Arazilerini kaybettiler.
en-tr
They lost their keys.
Anahtarlarını kaybettiler.
en-tr
They lost their hats.
Şapkalarını kaybettiler.
en-tr
They lost their cool.
Sakinliklerini kaybettiler.
en-tr
They knew they'd win.
Kazanacaklarını biliyorlardı.
en-tr
They hid their faces.
Yüzlerini gizlediler.
en-tr
They dyed their hair.
Saçlarını boyadılar.
en-tr
They lost their way.
Onlar yollarını kaybettiler.
en-tr
They claim they won.
Kazandıklarını iddia ediyorlar.
en-tr
I'm used to working outdoors.
Ben dışarıda çalışmaya alışkınım.
en-tr
Tom didn't look a bit sad.
Tom biraz üzgün görünmüyordu.
en-tr