english
stringlengths 2
1.48k
| non_english
stringlengths 1
1.45k
| language
stringclasses 49
values |
|---|---|---|
He took the computer home.
|
Bilgisayarı eve götürdü.
|
en-tr
|
He got his computer back.
|
Bilgisayarına tekrar kavuştu.
|
en-tr
|
He went to the computer shop.
|
Bilgisayar mağazasına gitti.
|
en-tr
|
He really needed a computer.
|
Onun gerçekten bir bilgisayara ihtiyacı vardı.
|
en-tr
|
It was the biggest defeat in government history, according to the BBC.
|
Згідно BBC, це була найбільша поразка в історії уряду.
|
en-uk
|
Dominic Grieve has tabled a motion for a second referendum.
|
Dominic Grieve ikinci bir referandum için önerge verdi.
|
en-tr
|
I wrote the algorithm in Pascal.
|
Algoritmayı Pascal ile yazdım.
|
en-tr
|
I think Tom is coming on to you.
|
Tom sana yürüyor bence.
|
en-tr
|
I think Tom is putting the moves on you.
|
Tom sana yürüyor bence.
|
en-tr
|
What was that you said?
|
Ne dedin sen?
|
en-tr
|
He took apart his computer.
|
Bilgisayarını söktü.
|
en-tr
|
He disassembled his computer.
|
Bilgisayarının tüm parçalarını söktü.
|
en-tr
|
Tom and Mary are pleased.
|
Tom'la Mary hallerinden memnun.
|
en-tr
|
Tom is now out of danger, isn't he?
|
Tom artık tehlikede değil, değil mi?
|
en-tr
|
I have no regrets at all.
|
Hiç pişmanlığım yok.
|
en-tr
|
Do you know if this is Tom's?
|
Bunun Tom'un olup olmadığını biliyor musun?
|
en-tr
|
Tom is now legally blind, isn't he?
|
Tom artık yasal olarak kör, değil mi?
|
en-tr
|
Tom and Mary are annoyed.
|
Tom ve Mary sinirlendiler.
|
en-tr
|
You were my last choice.
|
Sen benim son tercihimdin.
|
en-tr
|
Tom is much better today, isn't he?
|
Tom bugün çok daha iyi, değil mi?
|
en-tr
|
You should take a break.
|
Mola vermen gerek.
|
en-tr
|
You should show respect.
|
Saygı göstermen gerek.
|
en-tr
|
You may spend the night.
|
Geceyi geçirebilirsiniz.
|
en-tr
|
Tom is mopping the floor, isn't he?
|
Tom yeri siliyor, değil mi?
|
en-tr
|
The wind blew the umbrella out of my hand.
|
Rüzgar, şemsiyemi elimden uçurdu.
|
en-tr
|
The blue umbrella is Tom's.
|
Mavi şemsiye Tom'un.
|
en-tr
|
This just has to be Tom's umbrella.
|
Bu sadece Tom'un şemsiyesi olmalı.
|
en-tr
|
This is Tom's umbrella, isn't it?
|
Bu, Tom'un şemsiyesi, değil mi?
|
en-tr
|
That umbrella looks the same as the one I found on the bus.
|
O şemsiye otobüste bulduğumla aynı gibi görünüyor.
|
en-tr
|
Do you remember where Tom left his umbrella?
|
Tom'un, şemsiyesini nerede bıraktığını hatırlıyor musun?
|
en-tr
|
I think that this is Tom's umbrella.
|
Sanırım bu, Tom'un şemsiyesi.
|
en-tr
|
Did Tom eat the whole cake?
|
Tom bütün pastayı yedi mi?
|
en-tr
|
I urged Tom to study French.
|
Tom'u Fransızca öğrenmeye teşvik ettim.
|
en-tr
|
Who's playing the piano?
|
Piyanoyu kim çalıyor?
|
en-tr
|
Tom can leave now.
|
Tom şimdi gidebilir.
|
en-tr
|
I won't follow Tom's advice.
|
Tom'un tavsiyesine uymayacağım.
|
en-tr
|
We can now die in peace.
|
Artık huzur içinde ölebiliriz.
|
en-tr
|
Tom will take Mary home.
|
Tom, Mary'yi eve götürecek.
|
en-tr
|
Tom is making sandwiches, isn't he?
|
Tom sandviç yapıyor, değil mi?
|
en-tr
|
Tom was talking with those strangers over there just a minute ago.
|
Tom bir dakika önce oradaki yabancılarla konuşuyordu.
|
en-tr
|
Tom stopped smoking cigarettes because his doctor told him to.
|
Tom doktorunun tavsiyesi üzerine sigarayı bıraktı.
|
en-tr
|
Tom is on the phone talking to a customer right now.
|
Tom şu anda telefonda bir müşteriyle konuşuyor.
|
en-tr
|
Tom will help us load the furniture onto the truck.
|
Tom mobilyaları kamyona yüklememize yardım edecek.
|
en-tr
|
Tom will be mad when he finds out what I've done.
|
Tom yaptıklarımı öğrendiği zaman çok kızacak.
|
en-tr
|
Tom is just not the person that I thought he was.
|
Tom sandığım gibi biri değilmiş.
|
en-tr
|
Tom will be sitting in the front passenger seat.
|
Tom ön koltukta oturacak.
|
en-tr
|
Tom gained a lot of weight after he got married.
|
Tom evlendikten sonra epey kilo aldı.
|
en-tr
|
Tom is the person that told me how to do that.
|
Bunu nasıl yapacağımı bana anlatan Tom.
|
en-tr
|
Tom is the person who told me how to do that.
|
Bunu nasıl yapacağımı bana anlatan Tom.
|
en-tr
|
Tom is having a lot of trouble finding a job.
|
Tom iş bulmakta çok sıkıntı yaşıyor.
|
en-tr
|
Tom was thirteen years old when he did that.
|
Tom bunu yaptığında on üç yaşındaydı.
|
en-tr
|
Tom is working at a hospital as a volunteer.
|
Tom gönüllü olarak bir hastanede çalışıyor.
|
en-tr
|
Tom is just not the person I thought he was.
|
Tom sandığım gibi biri değilmiş.
|
en-tr
|
Tom is looking for an inexpensive used car.
|
Tom pahalı olmayan, kullanılmış bir otomobil arıyor.
|
en-tr
|
Tom is listening to the news on the radio.
|
Tom radyoda haber dinliyor.
|
en-tr
|
Tom lives on the other side of the river.
|
Tom nehrin karşı tarafında yaşıyor.
|
en-tr
|
Tom is waiting for his name to be called.
|
Tom isminin söylenmesini bekliyor.
|
en-tr
|
Tom is still as poor as he's always been.
|
Tom hâlâ her zamanki gibi fakir.
|
en-tr
|
Tom is busy preparing for an examination.
|
Tom bir sınava hazırlanmakla meşgul.
|
en-tr
|
The ring Tom is wearing is very valuable.
|
Tom'un taktığı yüzük çok değerli.
|
en-tr
|
Nobody helps Tom, but he never complains.
|
Tom'a hiç kimse yardımcı olmuyor, ama o bundan hiç şikayetçi değil.
|
en-tr
|
No one helps Tom, but he never complains.
|
Tom'a hiç kimse yardımcı olmuyor, ama o bundan hiç şikayetçi değil.
|
en-tr
|
Tom is wearing the coat that I gave him.
|
Tom ona verdiğim paltoyu giyiyor.
|
en-tr
|
Tom is the head of the sales department.
|
Tom satış bölümü müdürü.
|
en-tr
|
Tom is saving money so he can buy a car.
|
Tom araba alabilmek için para biriktiriyor.
|
en-tr
|
Tom stays in his room most of the time.
|
Tom genelde odasından çıkmaz.
|
en-tr
|
Tom is in the living room, watching TV.
|
Tom oturma odasında televizyon seyrediyor.
|
en-tr
|
Tom is in his office, writing a report.
|
Tom ofisinde rapor yazıyor.
|
en-tr
|
Tom took a sip from his glass of wine.
|
Tom şarap bardağından yudumladı.
|
en-tr
|
Tom seldom talks about his girlfriend.
|
Tom sevgilisiyle ilgili nadiren konuşur.
|
en-tr
|
Tom is three pounds heavier than I am.
|
Tom benden bir buçuk kilo daha ağır.
|
en-tr
|
Tom told Mary that he didn't do that.
|
Tom, Mary'ye onu yapmadığını söyledi.
|
en-tr
|
Tom is our designated driver tonight.
|
Bu gece ayık şoförümüz Tom.
|
en-tr
|
Tom and Mary don't get along anymore.
|
Tom'la Mary artık birbirleriyle geçinemiyorlar.
|
en-tr
|
Tom stood in a line for three hours.
|
Tom üç saat kuyrukta bekledi.
|
en-tr
|
Tom quit smoking when he was thirty.
|
Tom otuz yaşındayken sigara içmeyi bıraktı.
|
en-tr
|
Tom is three pounds heavier than me.
|
Tom benden bir buçuk kilo daha ağır.
|
en-tr
|
Tom is probably in his mid-thirties.
|
Tom muhtemelen otuzlu yaşların ortasında.
|
en-tr
|
Tom is likely to show up any minute.
|
Tom her an gelebilir.
|
en-tr
|
Tom and his gang plan to rob a bank.
|
Tom ve çetesi bir bankayı soymayı planlıyor.
|
en-tr
|
Tom was quite talkative last night.
|
Dün gece Tom'un çenesi epey düşmüştü.
|
en-tr
|
Tom is wearing the coat I gave him.
|
Tom ona verdiğim paltoyu giyiyor.
|
en-tr
|
Tom convinced me to change my mind.
|
Tom beni fikrimi değiştirmeye ikna etti.
|
en-tr
|
Tom's dream is to be an astronaut.
|
Tom'un hayali astronot olmak.
|
en-tr
|
Tom will be meeting me here today.
|
Tom bugün burada benimle buluşacak.
|
en-tr
|
Tom was thirteen when he did that.
|
Tom bunu yaptığında on üç yaşındaydı.
|
en-tr
|
Tom walks to school every morning.
|
Tom her sabah okula yürüyerek gider.
|
en-tr
|
Tom is visiting friends in Boston.
|
Tom Boston'da arkadaşlarını ziyaret ediyor.
|
en-tr
|
Tom is still sitting on the couch.
|
Tom hala kanepede oturuyor.
|
en-tr
|
Tom is sitting directly behind us.
|
Tom hemen arkamızda oturuyor.
|
en-tr
|
I forgot that Tom was your cousin.
|
Tom'un senin kuzenin olduğunu unuttum.
|
en-tr
|
Tom is still asleep on the couch.
|
Tom hâlâ kanepede uyuyor.
|
en-tr
|
Tom regrets that he couldn't go.
|
Tom gidemediğinden dolayı pişman.
|
en-tr
|
Tom is the person that hired me.
|
Beni işe alan kişi Tom.
|
en-tr
|
Tom is younger than we are.
|
Tom bizden genç.
|
en-tr
|
That's not the point, Tom.
|
Mevzu bu değil Tom.
|
en-tr
|
That isn't the point, Tom.
|
Mevzu bu değil Tom.
|
en-tr
|
Tom is sorry he did that.
|
Tom bunu yaptığı için üzgün.
|
en-tr
|
I talked to Tom as well.
|
Tom'la da konuştum.
|
en-tr
|
Tom is younger than us.
|
Tom bizden genç.
|
en-tr
|
Subsets and Splits
No community queries yet
The top public SQL queries from the community will appear here once available.