english
stringlengths 2
1.48k
| non_english
stringlengths 1
1.45k
| language
stringclasses 49
values |
|---|---|---|
Tom didn't buy eggs.
|
Tom yumurta almadı.
|
en-tr
|
I opposed the plan.
|
Plana karşı çıktım.
|
en-tr
|
Did you get my fax?
|
Faksım ulaştı mı sana?
|
en-tr
|
Tom plays the tuba.
|
Tom tuba çalıyor.
|
en-tr
|
It's worth a look.
|
Bakmaya değer.
|
en-tr
|
It's a crazy idea.
|
Manyakça bir fikir bu.
|
en-tr
|
I can smell gas.
|
Burnuma benzin kokusu geliyor.
|
en-tr
|
Tom told me a lie.
|
Tom bana bir yalan söyledi.
|
en-tr
|
Skim off the fat.
|
Fazla yağı alın.
|
en-tr
|
Tom is a real pro.
|
Tom gerçek bir profesyonel.
|
en-tr
|
Can't you fix it?
|
Tamir edemez misiniz?
|
en-tr
|
Let's leave Tom alone.
|
Tom'u yalnız bırakalım.
|
en-tr
|
Tom was paranoid.
|
Tom paranoyak biriydi.
|
en-tr
|
Tom must be told.
|
Tom'a anlatılmalı.
|
en-tr
|
Men are mortal.
|
İnsanoğlu fânidir.
|
en-tr
|
Tom didn't like the party.
|
Tom partiden hoşlanmadı.
|
en-tr
|
Tom defeated his opponent.
|
Tom rakibini yendi.
|
en-tr
|
Tom can't stay for dinner.
|
Tom akşam yemeğine kalamaz.
|
en-tr
|
Why didn't you ride your bicycle to school today?
|
Neden bugün okula bisikletinle gitmedin?
|
en-tr
|
Tom can't find his gloves.
|
Tom eldivenlerini bulamıyor.
|
en-tr
|
Tom called the cops on us.
|
Tom polisi arayıp bizi şikâyet etmiş.
|
en-tr
|
Today's basketball game wasn't that interesting.
|
Bugünkü basket maçı pek ilgi çekici değildi.
|
en-tr
|
Tom asked Mary how much she'd spent.
|
Tom Mary'ye ne kadar harcadığını sordu.
|
en-tr
|
Tom and Mary don't want to be there.
|
Tom ve Mary orada olmak istemiyor.
|
en-tr
|
An old man was at the gate checking the tickets.
|
Kapıda ihtiyar bir adam biletlere bakıyordu.
|
en-tr
|
I'm going to have to tell Tom everything.
|
Tom'a her şeyi anlatmam gerekecek.
|
en-tr
|
Tom used to be a janitor.
|
Tom eskiden kapıcıydı.
|
en-tr
|
Tom took good care of me.
|
Tom bana iyi baktı.
|
en-tr
|
You're going to have to do that by yourselves.
|
Bunu kendi başına yapman gerekecek.
|
en-tr
|
Weren't you supposed to do that by yourselves?
|
Bunu kendiniz yapmanız gerekmiyor muydu?
|
en-tr
|
It's only about a three-minute walk from here.
|
Buradan yürüyerek üç dakika civarı.
|
en-tr
|
Tom made fools of us all.
|
Tom hepimizi aptal yerine koydu.
|
en-tr
|
I had trouble getting out of bed this morning.
|
Bu sabah yataktan zor kalktım.
|
en-tr
|
Tom is my brother-in-law.
|
Tom kayınçom.
|
en-tr
|
Tom is going to be a doctor, isn't he?
|
Tom doktor olacak, değil mi?
|
en-tr
|
Tom is diabolically evil.
|
Tom şeytanın sol bacağıdır.
|
en-tr
|
All four of my grandparents are still living.
|
Dede ve ninelerimin dördü de hâlâ yaşıyor.
|
en-tr
|
Tom is back from the gym.
|
Tom spor salonundan döndü.
|
en-tr
|
I was thirsty and wanted something to drink.
|
Susamıştım ve canım içecek bir şeyler istemişti.
|
en-tr
|
I told Tom where I'd bought my umbrella.
|
Tom'a şemsiyemi nereden aldığımı söyledim.
|
en-tr
|
Tom has his dog with him.
|
Tom köpeğini getirmiş.
|
en-tr
|
I don't think I'm healthy enough to do that.
|
Sağlığımın bunu yapmaya elvereceğini sanmıyorum.
|
en-tr
|
Why on earth didn't you take your medicine?
|
İlacını hangi akla hizmet içmedin?
|
en-tr
|
Tom is a straight-A student, isn't he?
|
Tom hep A alan bir öğrenci, değil mi?
|
en-tr
|
I'm sick of doing the same thing every day.
|
Her gün aynı şeyi yapmaktan bıktım.
|
en-tr
|
Tom appeared to be happy.
|
Tom mutlu görünüyordu.
|
en-tr
|
I forget to brush my teeth all of the time.
|
Dişlerimi fırçalamayı hep unutuyorum.
|
en-tr
|
I bumped into an old friend on my way here.
|
Buraya gelirken eski bir arkadaşımla karşılaştım.
|
en-tr
|
Tom will come to Boston.
|
Tom Boston'a gelecek.
|
en-tr
|
Mary is the only girl in her class.
|
Mary sınıfındaki tek kız.
|
en-tr
|
Tom will be proud of me.
|
Том пишатиметься мною.
|
en-uk
|
I'll give you thirty minutes to get ready.
|
Sana hazırlanman için otuz dakika süre vereceğim.
|
en-tr
|
I'll be waiting for you at the front gate.
|
Seni ön kapıda bekliyor olacağım.
|
en-tr
|
I have a long list of things I need to do.
|
Yapmam gereken işler epey birikti.
|
en-tr
|
I told Tom where he could park his car.
|
Tom'a arabasını park edebileceği bir yer söyledim.
|
en-tr
|
Tom was a good roommate.
|
Tom iyi bir oda arkadaşıydı.
|
en-tr
|
I always try to treat people with respect.
|
İnsanlara her zaman saygılı davranmaya çalışıyorum.
|
en-tr
|
How many times did you eat out last month?
|
Geçen ay kaç kere yemeği dışarıda yedin?
|
en-tr
|
Come and warm yourselves by the fireplace.
|
Gelip şöminede ısının.
|
en-tr
|
Tom usually wears a hat.
|
Tom genellikle şapka takar.
|
en-tr
|
You should have more faith in yourselves.
|
Kendinize daha çok güvenmelisiniz.
|
en-tr
|
Please help yourselves to some more cake.
|
Pastadan biraz daha alın lütfen.
|
en-tr
|
I'm going to watch the news after dinner.
|
Akşam yemeğinden sonra haberleri izleyeceğim.
|
en-tr
|
I see no reason not to do that right now.
|
Şu an bunu yapmamam için hiçbir neden görmüyorum.
|
en-tr
|
I had a peanut butter sandwich for lunch.
|
Öğle yemeğinde fıstık ezmeli sandviç yedim.
|
en-tr
|
I can't forget what happened last summer.
|
Geçen yaz olanları unutamıyorum.
|
en-tr
|
Just give me one more chance to do that.
|
Bunu yapmak için sadece bir şans daha ver bana.
|
en-tr
|
Tom is coming toward us.
|
Tom bize doğru geliyor.
|
en-tr
|
Mary stabbed her husband to death.
|
Mary kocasını bıçaklayıp öldürdü.
|
en-tr
|
I don't want to make this mistake again.
|
Bu hatayı bir kere daha yapmak istemiyorum.
|
en-tr
|
Tom is a double-amputee.
|
Tom'un iki bacağı da yok.
|
en-tr
|
What kind of fish do you usually catch?
|
Genelde ne tür balık avlarsınız?
|
en-tr
|
Tom is in the same class as Mary.
|
Tom Mary ile aynı sınıfta.
|
en-tr
|
I have no idea how Tom came to Boston.
|
Tom Boston'a nasıl gelmiş, hiçbir fikrim yok.
|
en-tr
|
I'm interested in learning how to swim.
|
Yüzme öğrenmeye ilgim var.
|
en-tr
|
I was hoping for a little more support.
|
Biraz daha destek görmeyi umuyordum.
|
en-tr
|
I have no idea if I can do that or not.
|
Bunu yapabilir miyim, yoksa yapamaz mıyım, hiç bilmiyorum.
|
en-tr
|
Tom always looks sleepy.
|
Tom hep uykulu görünüyor.
|
en-tr
|
Are you talking about us or yourselves?
|
Bizden mi bahsediyorsunuz yoksa kendinizden mi?
|
en-tr
|
You seem to know a lot about baseball.
|
Beyzbol konusunda çok bilgilisin.
|
en-tr
|
You don't sound so sure of yourselves.
|
Kendinden pek emin gibi durmuyorsun.
|
en-tr
|
Tom was caught in 2013.
|
Tom 2013'te yakalandı.
|
en-tr
|
Tom was an awkward kid.
|
Tom tuhaf bir çocuktu.
|
en-tr
|
What you're looking for is right here.
|
Aradığın şey aha burada.
|
en-tr
|
Tom was able to escape.
|
Tom kaçmayı başardı.
|
en-tr
|
Mary talks a lot like her mother.
|
Mary annesi gibi çok konuşur.
|
en-tr
|
My doctor told me to cut down on salt.
|
Doktorum tuzu azaltmamı söyledi.
|
en-tr
|
Tom seldom wears jeans.
|
Tom nadiren kot pantolon giyer.
|
en-tr
|
Tom often changes jobs.
|
Tom sık sık iş değiştirir.
|
en-tr
|
I see you got yourselves new bicycles.
|
Kendinize yeni bisiklet almışsınız.
|
en-tr
|
I plan to spend my vacation in Boston.
|
Tatilimi Boston'da geçirmeyi düşünüyorum.
|
en-tr
|
I fired my gun, but missed the target.
|
Silahımı ateşledim ama hedefi ıskaladım.
|
en-tr
|
I don't want you to say anything else.
|
Daha da bir şey söylemeni istemiyorum.
|
en-tr
|
I couldn't believe what I was hearing.
|
Duyduklarıma inanamıyordum.
|
en-tr
|
I can't afford to buy a car right now.
|
Şu an araba alacak gücüm yok.
|
en-tr
|
Tom is waiting in vain.
|
Tom boşuna bekliyor.
|
en-tr
|
Why are you doing this to yourselves?
|
Neden bunu kendinize yapıyorsunuz?
|
en-tr
|
It wasn't easy to make that decision.
|
Bu kararı vermek kolay değildi.
|
en-tr
|
Tom is hiding in there.
|
Tom orada saklanıyor.
|
en-tr
|
I'm used to these kinds of decisions.
|
Bu tür kararlara alışkınım.
|
en-tr
|
Subsets and Splits
No community queries yet
The top public SQL queries from the community will appear here once available.