english
stringlengths
2
1.48k
non_english
stringlengths
1
1.45k
language
stringclasses
49 values
Oil the chain.
Zinciri yağla.
en-tr
Please record Tom's concert and send me the audio file.
Lütfen Tom'un konserini kaydedin ve bana ses dosyasını gönderin.
en-tr
Paint the ceiling first.
İlk önce tavanı boyayın.
en-tr
Taste this and tell me what you think.
Şunun tadına bakıp yorumlasana.
en-tr
Fan yourself with this.
Bununla kendini yelle.
en-tr
Use this to fan yourself.
Yellenmek için şunu kullan.
en-tr
Sort these names alphabetically.
Bu isimleri alfabetik olarak sırala.
en-tr
Go feed the chickens.
Gidip tavuklara yem ver.
en-tr
Hang your jacket on that hook over there.
Ceketini oradaki o çengele as.
en-tr
I didn't read any of the comments.
Yorumların hiçbirini okumadım.
en-tr
Tom couldn't go to Mary's house.
Tom Mary'nin evine gidemedi.
en-tr
Tom gave us terrible advice.
Tom bize berbat bir tavsiyede bulundu.
en-tr
Tom doesn't know Mary that well.
Tom Mary'yi o kadar iyi tanımıyor.
en-tr
Tom's a massive twat.
Tom malın en önde bayrak sallayanı.
en-tr
Tom turned thirteen today.
Tom bugün on üç yaşına girdi.
en-tr
I chose what I thought was right.
Doğru olduğunu düşündüğüm şeyi seçtim.
en-tr
Tom ran after Mary to stop her.
Tom durdurmak için Mary'nin arkasından koştu.
en-tr
I looked at Tom's pictures.
Tom'un resimlerine baktım.
en-tr
I didn't come to Boston for this.
Boston'a bunun için gelmedim.
en-tr
Tom told Mary about his father.
Tom, Mary'ye kendi babasından söz etti.
en-tr
Tom couldn't have heard us.
Tom bizi duyamazdı.
en-tr
I don't care what you want to do.
Ne yapmak istediğin umurumda değil.
en-tr
Tom was at work when Mary died.
Mary öldüğünde Tom işteydi.
en-tr
Tom was living in Mary's house.
Tom, Mary'nin evinde yaşıyordu.
en-tr
Tom hated his French class.
Tom, Fransızca dersinden nefret ediyordu.
en-tr
We'll have to wait several hours.
Birkaç saat beklemek zorunda kalacağız.
en-tr
Tom was rude to Mary's parents.
Tom, Mary'nin anne babasına karşı kabaydı.
en-tr
Why did you sell your motorcycle?
Motosikletini neden sattın?
en-tr
Tom agreed to take care of Mary.
Tom, Mary ile ilgilenmeyi kabul etti.
en-tr
Tom took a sip of his wine.
Tom şarabından bir yudum aldı.
en-tr
You are perfect.
Kusursuzsun.
en-tr
Mind if I tried your pizza?
Pizzanı denememin bir sakıncası var mı?
en-tr
Ali went to the TRNC.
Ali yavru vatana gitti.
en-tr
Tom jumped into the fight.
Tom kavgaya daldı.
en-tr
I have no memory of doing that.
Bunu yaptığıma dair hafızamda hiçbir şey yok.
en-tr
I want to drink water.
Su içmek istiyorum.
en-tr
I always wanted to live in Kabylie.
Ben her zaman Kabiliye'de yaşamak istedim.
en-tr
We always wanted to live in Kabylie.
Biz her zaman Kabiliye'de yaşamak istemiştik.
en-tr
I sold my house in Kabylie.
Kabiliye'deki evimi sattım.
en-tr
I moved to Kabylie.
Kabiliye'ye taşındım.
en-tr
Living in Kabylie is a best decision I have ever made.
Kabiliye'de yaşamak şimdiye kadar verdiğim en iyi karardır.
en-tr
The spider is still in there.
Örümcek hala orada.
en-tr
There is a spider on your arm.
Kolunda bir örümcek var.
en-tr
There is a little spider on your shoulder.
Omzunda küçük bir örümcek var.
en-tr
Don't move. There is a spider on your shoulder.
Kımıldama. Omzunda bir örümcek var.
en-tr
I had no choice but to go home.
Eve gitmekten başka seçeneğim yoktu.
en-tr
Tom arrived shortly after Mary.
Tom, Mary'nin hemen ardından geldi.
en-tr
I can't go to Tom's house.
Tom'un evine gidemem.
en-tr
Tom and Mary are friends again.
Tom ve Mary yine arkadaşlar.
en-tr
It is raining pitchforks.
Bardaktan boşanırcasına yağıyor.
en-tr
Your new dress is very nice.
Yeni kıyafetin çok hoşmuş.
en-tr
May Allah give you abundance.
Allah bereket versin.
en-tr
I feel pity for you, you poor woman.
Haline acıyorum seni zavallı kadın!
en-tr
Argentina's Lionel Messi was kicked by a Rosario Central fan.
Arjantin'in Lionel Messi'si bir Rosario Central hayranı tarafından tekmelenmişti.
en-tr
He has an apartment in Kabylie.
Kabiliye'de bir dairesi var.
en-tr
Berbers call their language Tamazight.
Berberiler kendi dillerine Tamazight diyorlar.
en-tr
His Berber poems are beautiful.
Onun Berberice şiirleri güzel.
en-tr
Her Berber poems are inspirational.
Onun Berberice şiirleri ilham verici.
en-tr
He speaks Berber all the time.
Her zaman Berberice konuşur.
en-tr
I read your Berber poems.
Senin Berberice şiirlerini okudum.
en-tr
I read his Berber poems.
Onun Berberice şiirlerini okudum.
en-tr
Actually, I'm Algerian.
Aslında ben Cezayirliyim.
en-tr
I'm getting threatening e-mails from the separatists.
Ayrılıkçılardan tehdit e-postaları alıyorum.
en-tr
The separatists hate me and everybody hates them.
Ayrılıkçılar benden ve herkes onlardan nefret eder.
en-tr
Everybody hates the separatists.
Herkes ayrılıkçılardan nefret eder.
en-tr
I know a lot of people from Kabylie.
Kabiliye'den bir sürü insan tanıyorum.
en-tr
My name is Taninna and I'm from Kabylie, Algeria.
Benim adım Taninna ve ben Cezayir'deki Kabiliyedenim.
en-tr
He was working in Kabylie.
Kabiliye'de çalışıyordu.
en-tr
I hope that I will see him tomorrow.
Umarım onu ​​yarın görürüm.
en-tr
What do you think about this Kabyle dress?
Bu Kabile elbisesi hakkında ne düşünüyorsun?
en-tr
She hates this Kabyle dress.
Bu Kabile elbisesinden nefret ediyor.
en-tr
They closed down their liquor store in Kabylie.
Kabiliye'deki likör dükkanlarını kapattılar.
en-tr
Kabylie is an amazing area.
Kabiliye muhteşem bir bölgedir.
en-tr
My brother lives in Kabylie.
Erkek kardeşim Kabiliye'de yaşıyor.
en-tr
She wants to wear a Kabyle dress.
Bir Kabile elbisesi giymek istiyor.
en-tr
She ordered a Kabyle dress online.
Çevrimiçi olarak bir Kabile elbisesi sipariş etti.
en-tr
I got you a Kabyle dress.
Sana bir Kabile elbisesi aldım.
en-tr
This Kabyle dress is not her size. It's way too big.
Bu Kabile elbisesi onun bedeni değil. Bu fazla büyük.
en-tr
The separatists are racist against Arabic speakers.
Ayrılıkçılar Arapça konuşanlara karşı ırkçıdırlar.
en-tr
We call our language Tamazight.
Dilimize Tamazight diyoruz.
en-tr
Tamazight is an official language in Algeria.
Tamazight, Cezayir'de resmi bir dildir.
en-tr
He's the only Algerian in the room.
Odadaki tek Cezayirli odur.
en-tr
Studying Berber was the best choice for me.
Berberice çalışmak benim için en iyi seçimdi.
en-tr
He's going to Kabylie.
Kabiliye'ye gidiyor.
en-tr
I didn't teach her Berber.
Ona Berberice öğretmedim.
en-tr
I never got the chance to teach her Berber.
Ona Berberice öğretme şansım hiç olmadı.
en-tr
I am going to teach you Berber.
Sana Berberice öğreteceğim.
en-tr
My mother taught me Berber.
Annem bana Berberice öğretti.
en-tr
Count to ten in Berber.
Berberice 10'a kadar say.
en-tr
Teach me how to count in Berber.
Bana Berbericede nasıl sayı sayılacağını öğret.
en-tr
I promised to teach her Berber.
Ona Berberice öğretmeye söz verdim.
en-tr
Say something in Berber.
Berberice bir şey söyle.
en-tr
He's not here. He's in Kabylie.
O burada değil. Kabiliye'de.
en-tr
He's just called from Kabylie.
Az önce Kabiliye'den aradı.
en-tr
I am talking about the Berber language.
Berberi dili hakkında konuşuyorum.
en-tr
I'm Algerian and from a Kabyle family.
Cezayirliyim ve bir Kabile ailesindenim.
en-tr
Berbers are very proud of their language.
Berberiler dilleriyle gurur duyuyorlar.
en-tr
I am very interested in the Berber language.
Berberi dili ile çok ilgileniyorum.
en-tr
We planned a romantic weekend in Kabylie.
Kabiliye'de romantik bir hafta sonu planladık.
en-tr
Why did she give you a Kabyle dress?
Neden sana bir Kabile elbisesi verdi?
en-tr