english
stringlengths
2
1.48k
non_english
stringlengths
1
1.45k
language
stringclasses
49 values
Only some of us can do that.
Bunu sadece bazılarımız yapabilir.
en-tr
Tom was given three units of blood.
Tom'a üç ünite kan verildi.
en-tr
I want to learn to dance.
Dans etmeyi öğrenmek istiyorum.
en-tr
All our neighbors are very nice.
Tüm komşularımız çok iyiler.
en-tr
I want to live in a country where French is spoken.
Fransızcanın konuşulduğu bir ülkede yaşamak istiyorum.
en-tr
Tom wasn't here when that happened.
Bu olduğunda Tom burada değildi.
en-tr
Playing the harp isn't easy.
Arp çalmak kolay değildir.
en-tr
Tom wrote his name on his notebook.
Tom defterine adını yazdı.
en-tr
I want to know how much you owe Tom.
Senin Tom'a ne kadar borçlu olduğunu bilmek istiyorum.
en-tr
I want you to be more polite.
Daha kibar olmanı istiyorum.
en-tr
Tom told me about his family.
Tom bana ailesinden bahsetti.
en-tr
Tom called Mary every ten minutes.
Tom, Mary'yi on dakikada bir aradı.
en-tr
You can drive it if you want to.
İstiyorsan sen sürebilirsin.
en-tr
I can't drive anymore.
Artık araba süremiyorum.
en-tr
I drove here in my new car.
Buraya arabamla geldim.
en-tr
I'm a safe driver.
Dikkatli bir sürücüyümdür.
en-tr
I thought you could drive.
Araba kullanabildiğini sanıyordum.
en-tr
I thought that you could drive.
Araba kullanabildiğini sanıyordum.
en-tr
Learn a little bit about Islam.
İslam hakkında biraz bilgi edinin.
en-tr
I came to drive you home.
Seni arabayla evine bırakmaya geldim.
en-tr
I can't drive now.
Şimdi araba süremem.
en-tr
I can't drive fast.
Hızlı süremem.
en-tr
I can't drive as fast as Tom.
Tom kadar hızlı araba kullanamıyorum.
en-tr
I can't drive this.
Bunu süremem.
en-tr
I can't drive like this.
Bu şekilde araç kullanamam.
en-tr
I can drive a truck.
Kamyon sürebilirim.
en-tr
I was driving by and saw your lights on.
Arabayla geçerken ışıklarının açık olduğunu gördüm.
en-tr
Tom is a slow driver.
Tom yavaş araba kullanır.
en-tr
You're driving like an idiot.
Arabayı mal gibi sürüyorsun.
en-tr
How many years have you been driving?
Kaç senedir araç kullanıyorsun?
en-tr
Tom drives a very old car.
Tom çok eski bir araba kullanıyor.
en-tr
Tom was the one who drove Mary to the hospital.
Mary'yi arabayla hastaneye götüren Tom'du.
en-tr
Tom was the one that drove Mary to the hospital.
Mary'yi arabayla hastaneye götüren Tom'du.
en-tr
You drive like my grandmother.
Büyükannem gibi sürüyorsun.
en-tr
I can't drive you to work today.
Bugün seni işe götürebilirim.
en-tr
You're not in any condition to drive.
Araba kullanacak durumda değilsin.
en-tr
You aren't in any condition to drive.
Araba kullanacak durumda değilsin.
en-tr
Do you have your driver's license with you?
Ehliyetin yanında mı?
en-tr
This is fake news.
Yalan haber bu.
en-tr
I wanted Tom to go.
Tom'dan gitmesini istedim.
en-tr
I wanted help.
Yardım istedim.
en-tr
I wanted proof.
Kanıt istedim.
en-tr
I wanted to sing.
Şarkı söylemek istedim.
en-tr
Tom saw Mary smiling at him.
Tom Mary'nin kendisine gülümsediğini gördü.
en-tr
I wanted to swim.
Yüzmek istedim.
en-tr
I wanted to wait.
Beklemek istedim.
en-tr
I asked Tom to wait for Mary.
Tom'dan Mary'yi beklemesini istedim.
en-tr
I wanted to walk.
Yürümek istedim.
en-tr
I wanted to work.
Я хотів працювати.
en-uk
I wanted your help.
Yardım etmeni istiyordum.
en-tr
I asked Tom to apologize to Mary.
Tom'un Mary'den özür dilemesini istedim.
en-tr
I wanted to be good.
İyi olmak istedim.
en-tr
I wanted to forget Tom.
Tom'u unutmak istiyordum.
en-tr
I wanted to be liked.
Beğenilmek istemiştim.
en-tr
I wanted to fix that.
Onu tamir etmek istedim.
en-tr
I wanted Tom to go home.
Tom'un eve gitmesini istedim.
en-tr
I wanted you to sing.
Şarkı söylemeni istedim.
en-tr
What'll you do today?
Bugün ne yapacaksınız?
en-tr
I tried to understand.
Я спробувала зрозуміти.
en-uk
Tom wasn't able to find Mary's grave.
Том не зміг знайти могилу Мері.
en-uk
I wanted a big family.
Büyük bir aile istedim.
en-tr
I wanted Tom to say yes.
Tom'un evet demesini istedim.
en-tr
I wanted a fresh start.
Yeni bir başlangıç yapmak istedim.
en-tr
My parents don't let me drive very often.
Ailem araç kullanmama çok sık izin vermez.
en-tr
Our French teacher only uses French in the classroom.
Fransızca öğretmenimiz sınıfta sadece Fransızca konuşur.
en-tr
That seems very dangerous.
Çok tehlikeli görünüyor.
en-tr
Turkey is a football-crazy nation.
Türkiye futbolla yatılıp futbolla kalkılan bir ülke.
en-tr
Tom couldn't open the cash register.
Tom yazar kasayı açamadı.
en-tr
Tom didn't know who that boy was.
Tom o çocuğun kim olduğunu bilmiyordu.
en-tr
Tom didn't realize who that man was.
Tom o adamın kim olduğunu anlamadı.
en-tr
You did a lot of work today.
Bugün çok iş yaptın.
en-tr
What am I, chopped liver?
Ben dış kapının mandalı mıyım?
en-tr
Do you have a military background?
Asker kökenli misin?
en-tr
Tom didn't realize who the man was.
Tom adamın kim olduğunu anlamadı.
en-tr
I want Tom to do something for me.
Tom'dan benim için bir şey yapmasını istiyorum.
en-tr
I wanted Tom to help me clean the garage.
Tom'dan garajı temizlememe yardım etmesini istedim.
en-tr
I'm sure things will soon get better.
Her şeyin yakında daha iyi olacağına eminim.
en-tr
I'm sure that things will soon get better.
Her şeyin yakında daha iyi olacağına eminim.
en-tr
We won't be able to meet your needs.
İhtiyaçlarınızı karşılayamayacağız.
en-tr
We went as far as Boston by bus.
Boston'a kadar otobüsle gittik.
en-tr
Antibiotic-resistant bacteria pose one of the biggest threats to global health, according to the World Health Organization.
Dünya Sağlık Örgütü'ne göre antibiyotiğe dirençli bakteriler, küresel sağlığa yönelik en büyük tehditlerden birini oluşturuyor.
en-tr
Harmful bacteria cannot mutate to overcome this type of weapon.
Zararlı bakteriler bu tür silahların üstesinden gelmek için mutasyona uğrayamazlar.
en-tr
The report notes the highest hunger rates are in Africa.
Rapor en yüksek açlık oranlarının Afrika’da olduğunu belirtiyor.
en-tr
In Asia, more than 500 million people, primarily in the southern part of the continent, are suffering from malnutrition.
Asya'da, başta kıtanın güney bölümündekiler olmak üzere 500 milyondan fazla insan yetersiz beslenmeden muzdariptir.
en-tr
Widespread obesity makes Trump's military recruitment goals a challenge.
Yaygın obezite, Trump’ın askere alım hedeflerini zorlaştırıyor.
en-tr
A 2016 Department of Defense report found that nearly three-quarters of young Americans are unfit to serve in America’s military.
2016 tarihli bir Savunma Bakanlığı raporunda, genç Amerikalıların yaklaşık dörtte üçünün Amerika’nın ordusunda hizmet etmeye uygun olmadığı tespit edildi.
en-tr
At first glance, Titan looks a lot like Earth. Lakes and seas are scattered across the northern hemisphere, and occasional rains dampen its sandy surface.
Titan ilk bakışta Dünya'ya çok benziyor. Göller ve denizler kuzey yarımkürede dağılıyor ve zaman zaman yağan yağmurlar kumlu yüzeyini nemlendiriyor.
en-tr
Tom knows how to make pizza.
Tom pizza yapmasını biliyor.
en-tr
Tom Jackson is a Tory.
Tom Jackson bir Tory.
en-tr
Islam is not a crime.
İslam bir suç değildir.
en-tr
Being Berber is not a crime.
Berberi olmak bir suç değildir.
en-tr
This refrigerator is very heavy.
Цей холодильник дуже важкий.
en-uk
We don't have much time for lunch.
Öğle yemeği için fazla vaktimiz yok.
en-tr
Tom is having a fight with Mary.
Tom, Mary'yle kavga ediyor.
en-tr
You're a pretty good guitarist.
Sen çok iyi bir gitaristsin.
en-tr
Mary quickly apologized.
Mary hemen özür diledi.
en-tr
Don't be afraid to get your hands dirty.
Ellerini kirletmekten korkma.
en-tr
You're my flesh and blood.
Benim kanımdan ve canımdansın.
en-tr
Tom invented a perpetual motion machine.
Tom bir devridaim makinesi icat etti.
en-tr
Tom sent Mary the picture.
Tom, resmi Mary'ye gönderdi.
en-tr