english
stringlengths
2
1.48k
non_english
stringlengths
1
1.45k
language
stringclasses
49 values
Tom is the one we're waiting for.
Beklediğimiz Tom.
en-tr
You're the one we've been waiting for.
Beklediğimiz kişi sensin.
en-tr
Anyone who says that is a liar.
Bunu söyleyen yalancıdır.
en-tr
Anybody who says that is a liar.
Bunu diyen yalan söylemiş olur.
en-tr
The bicycle on the left is Tom's.
Soldaki bisiklet Tom'un.
en-tr
This restaurant is closed on Mondays.
Bu restoran pazartesi günleri kapalı.
en-tr
Tom is the only eyewitness.
Tom tek görgü şahidi.
en-tr
Let's do that tomorrow, not today.
Bunu bugün değil, yarın yapalım.
en-tr
Let's stay here for a few more days.
Burada birkaç gün daha kalalım.
en-tr
Let's not talk about this in public.
Bunu herkesin içinde konuşmayalım.
en-tr
Let's decide where we should meet.
Buluşma yerimizi kararlaştıralım.
en-tr
Should parents help their children with their homework?
Aileler çocuklarının ödevine yardım etmeli midir?
en-tr
Should parents help their kids with their homework?
Aileler çocuklarının ödevine yardım etmeli midir?
en-tr
Who's the richest person in the world?
Dünyadaki en zengin insan kim?
en-tr
Who's that woman in the brown coat?
Şu kahverengi paltolu kadın kim?
en-tr
Who's that girl in the pink dress?
Şu pembe elbiseli kız kim?
en-tr
Who's the man in this picture?
Bu fotoğraftaki adam kim?
en-tr
Who's on duty?
Kim görevde?
en-tr
Who's the leader?
Lider kim?
en-tr
What's Australia's tallest mountain?
Avustralya'nın en yüksek dağı hangisidir?
en-tr
What's Australia's largest lake?
Avustralya'nın en büyük gölü nedir?
en-tr
I want a new bicycle.
Yeni bir bisiklet istiyorum.
en-tr
Something is wrong with this bicycle.
Bu bisikletin bir tarafı bozuk.
en-tr
This paper doesn't have anything to do with the Berber language.
Bu makalede Berberi dili ile ilgili bir şey yok.
en-tr
Do you like folk dancing?
Halk oyunları oynamayı sever misin?
en-tr
Do you recognize this tune?
Bu ezgiyi hatırladın mı?
en-tr
What's the one thing you would've done differently?
Bir şeyi farklı yapacak olsan o ne olurdu?
en-tr
Both of us were wrong.
İkimiz de hatalıydık.
en-tr
Don't talk so fast.
Çok hızlı konuşma.
en-tr
Why are you scared to do that?
Neden bunu yapmaktan korkuyorsun?
en-tr
I know that it was your idea.
Senin fikrindi, biliyorum.
en-tr
Did you really think you could fool me?
Beni gerçekten kandırabileceğini mi sandın?
en-tr
Do you sell Kabyle dresses?
Kabile elbiseleri satıyor musunuz?
en-tr
What's the cheapest way to get to Boston?
Boston'a en ucuz nasıl gidilir?
en-tr
I owe her my life.
Ona yaşamımı borçluyum.
en-tr
In class, we used to call each other by our Berber names. That's why my name is Amastan.
Sınıfta birbirimizi Berberi isimlerimizle çağırırdık. Bu yüzden adım Amastan.
en-tr
I just woke up while they were still sleeping.
Onlar hâlâ uyurken uyandım.
en-tr
I fear the problem won't slide or slip.
Korkarım problem pek gelip geçici değil.
en-tr
When will you finally understand your mistakes?
Hatalarını ne zaman anlayacaksın?
en-tr
They have ninety dollars.
Doksan dolarları var.
en-tr
A honeymoon in Canada is expensive.
Kanada'da balayı yapmak pahalıdır.
en-tr
In our culture marriage is between one man and one woman.
Kültürümüzde evlilik bir erkekle bir kadın arasındadır.
en-tr
Tom talked to Mary Monday afternoon.
Tom Mary'yle pazartesi öğleden sonra konuştu.
en-tr
Are you retiring soon?
Emekliliğin yakın mı?
en-tr
When was the last time you and Tom played chess together?
Sen ve Tom en son ne zaman beraber satranç oynadınız?
en-tr
We grew up in the same village in Kabylie.
Kabiliye'deki aynı köyde büyüdük.
en-tr
Tom is very good with numbers.
Tom'un sayılarla arası çok iyi.
en-tr
Would you mind if I opened the blinds?
Jaluziyi açsam rahatsız olur musun?
en-tr
Do you still get nervous on stage?
Sahnede hâlâ heyecanlanıyor musun?
en-tr
About thirty people are waiting.
Yaklaşık otuz kişi bekliyor.
en-tr
In the event that you can't persuade them, befuddle them
Bilgi ile ikna edemediklerinin, saçmalayarak kafalarını karıştır.
en-tr
There is somebody up there.
Orada, yukarıda, birileri var.
en-tr
I can't come down right now.
Şu an aşağı inemem.
en-tr
It seems he's going to purchase a car in the near future.
Görünen o ki, o yakın zamanda kendine araba satın alacak.
en-tr
We eat couscous every Friday.
Her cuma kuskus yeriz.
en-tr
Anybody can join.
Herkes katılabilir.
en-tr
If anybody can do it, it's you.
Bunu yapabilecek birisi varsa, o da sensin.
en-tr
You'll get used to this in no time.
Buna çok çabuk alışacaksın.
en-tr
Tom told me that Mary was his sister.
Tom bana Mary'nin onun kız kardeşi olduğunu söyledi.
en-tr
What kind of mushrooms can kill you?
Ne tür mantarlar seni öldürebilir?
en-tr
Tom never goes to Boston anymore.
Tom Boston'a artık hiç gitmiyor.
en-tr
Tom returned to Boston last week.
Tom Boston'dan geçen hafta döndü.
en-tr
Mary is wearing demure clothes.
Mary ağırbaşlı kıyafetler giyiyor.
en-tr
Our TV is broken.
Televizyonumuz bozuk.
en-tr
Right now, there isn't much that I can do to help.
Şu anda, yardım etmek için yapabileceğim çok şey yok.
en-tr
Nobody that I know went to Australia.
Tanıdığım hiç kimse Avustralya'ya gitmedi.
en-tr
Nobody I know went to Australia.
Tanıdığım hiç kimse Avustralya'ya gitmedi.
en-tr
No one that I know went to Australia.
Tanıdığım hiç kimse Avustralya'ya gitmedi.
en-tr
No one I know went to Australia.
Tanıdığım hiç kimse Avustralya'ya gitmedi.
en-tr
Love can be fake, but hate is real.
Sevgi sahte olabilir, ama nefret gerçektir.
en-tr
In Turkish, direct translation from Turkish into English is sometimes humorously called "chicken translate".
Türkçede, Türkçeden İngilizceye yapılan direkt çevirilere mizahi olarak bazen "chicken translate" denir.
en-tr
Hiroshi has lived in the US for a long time, but he still speaks Engrish.
Hiroşi uzun zaman Amerika'da yaşadı, ama hâlâ İngirizce konuşuyor.
en-tr
How do you tell if a mushroom is poisonous?
Bir mantarın zehirli olduğunu nereden anlıyorsun?
en-tr
Tom was brutally beaten to death.
Tom vahşice dövülerek öldürülmüş.
en-tr
Tom was in high school back then.
Tom o zaman lisedeydi.
en-tr
It never used to be like this.
Hiç böyle olmuyordu.
en-tr
Tom was partly responsible for the accident.
Tom kazadan kısmen sorumluydu.
en-tr
Tom was killed three days ago in a traffic accident.
Tom üç gün önce bir trafik kazasında öldü.
en-tr
Only three horses raced.
Sadece üç at yarıştı.
en-tr
I wish that you were here.
Keşke yanımda olabilseydin.
en-tr
Two passenger ships sank.
İki yolcu gemisi battı.
en-tr
Three of our sheep have died.
Koyunlarımızdan üçü öldü.
en-tr
Mennad forgot to put his shoes on.
Mennad ayakkabılarını giymeyi unuttu.
en-tr
I want to buy a necklace for Mary.
Mary'ye bir kolye almak istiyorum.
en-tr
I want it so bad.
Deli gibi istiyorum.
en-tr
I want to meet you.
Seninle görüşmek istiyorum.
en-tr
I want a dozen eggs.
Bir düzine yumurta istiyorum.
en-tr
Come here and keep your voice down.
Buraya gel ve sesini alçalt.
en-tr
Make sure they don't see you.
Onların seni görmediklerinden emin ol.
en-tr
Cancel the order.
Siparişi iptal et.
en-tr
Please cancel the appointment.
Lütfen randevuyu iptal edin.
en-tr
That kid is so bad.
O çocuk çok kötü.
en-tr
That boy is so bad.
O oğlan çok kötü.
en-tr
That player is so bad.
O oyuncu çok kötü.
en-tr
That girl is so bad.
O kız çok kötü.
en-tr
He can't play.
O oynayamaz.
en-tr
Why did your grades drop?
Notların neden düştü?
en-tr
Tom and John punched each other.
Tom, John'la yumruklaştı.
en-tr
Tom was minding his own business.
Tom kendi işine bakıyordu.
en-tr
Tom was trying hard not to laugh.
Tom gülmemek için kendini zor tutuyordu.
en-tr