english
stringlengths
2
1.48k
non_english
stringlengths
1
1.45k
language
stringclasses
49 values
I am not an atheist.
Ben ateist değilim.
en-tr
What are the origins of the universe?
Evrenin kökenleri nedir?
en-tr
I am not an atheist. I am Muslim.
Ben ateist değilim. Müslümanım.
en-tr
I chose to devote my life to Islam.
Hayatımı İslam'a adamayı seçtim.
en-tr
I chose to devote my life to the study of Islam.
Hayatımı İslam çalışmalarına adamayı seçtim.
en-tr
I chose to devote my life to the Berber language.
Hayatımı Berberi diline adamayı seçtim.
en-tr
Do you have a copy of the Quran in your library?
Kütüphanenizde Kuran'ın bir kopyası var mı?
en-tr
I get up every morning before sunrise to pray.
Her sabah namaz kılmak için güneş doğmadan önce kalkarım.
en-tr
I'm Muslim and I get up every morning before sunrise to pray.
Ben müslümanım ve her sabah namaz kılmak için güneş doğmadan önce kalkıyorum.
en-tr
What's the Quran?
Kuran nedir?
en-tr
What's Islam?
İslam nedir?
en-tr
I believe in the God of Islam.
İslam'ın tanrısına inanıyorum.
en-tr
I believe in the Quran.
Kur'an'a inanıyorum.
en-tr
I am Muslim and I believe in God and Muhammad, peace be upon him.
Ben Müslümanım ve Tanrı ve Muhammed’e inanıyorum.
en-tr
Islam is a religion of peace.
İslam barış dinidir.
en-tr
This talk is not about Islam.
Bu konuşma İslam'la ilgili değil.
en-tr
I am not a Muslim.
Ben Müslüman değilim.
en-tr
This talk is about Islamophobia.
Bu konuşma İslamofobi hakkında.
en-tr
What is Islamophobia?
İslamofobi nedir?
en-tr
Islamophobia is dangerous.
İslamofobi tehlikelidir.
en-tr
Muslim Americans are barely one percent of the US population.
Müslüman Amerikalılar ABD nüfusunun ancak yüzde biridir.
en-tr
Islamophobia is a problem that's on the rise.
İslamofobi artan bir sorundur.
en-tr
Islamophobia is a real problem.
İslamofobi gerçek bir sorundur.
en-tr
All you need to know about Islam is on this website.
İslam hakkında bilmeniz gereken tek şey bu web sitesinde.
en-tr
Let's study Islamic history.
İslam tarihi çalışalım.
en-tr
Are Muslims a threat?
Müslümanlar bir tehdit midir?
en-tr
My father came to this country from Algeria.
Babam bu ülkeye Cezayir'den geldi.
en-tr
That's still technically racism.
Bu hala teknik olarak ırkçılık.
en-tr
That's still technically a stereotype.
Bu hala teknik olarak bir klişe.
en-tr
They are complaining that there are "too many" Muslims in this town.
Bu kasabada "çok fazla" Müslüman bulunduğundan şikayet ediyorlar.
en-tr
I know nothing about Islam.
İslam hakkında hiçbir şey bilmiyorum.
en-tr
Now I know what Islam is.
Şimdi İslam'ın ne olduğunu biliyorum.
en-tr
The deliberately dissecrated the Quran.
Kuran'ı kasten parçaladı.
en-tr
There are roughly one and a half billion Muslims in the world.
Dünyada kabaca bir buçuk milyar Müslüman var.
en-tr
My father is Muslim.
Babam Müslümandır.
en-tr
She married a Muslim man.
Müslüman bir erkekle evlendi.
en-tr
Many Muslim people died protecting Christians.
Birçok Müslüman insan Hıristiyanları korurken öldü.
en-tr
Many Muslim people died protecting non-Muslims.
Birçok Müslüman insan gayrimüslimleri korurken öldü.
en-tr
He made Islamophobic comments.
İslamofobik yorumlar yaptı.
en-tr
He doesn't know anything about Islam.
İslam hakkında hiçbir şey bilmiyor.
en-tr
Islamophobic comments are dangerous.
İslamofobik yorumlar tehlikelidir.
en-tr
You need to study Islam.
İslam'ı incelemen gerek.
en-tr
Islamophobia is a danger.
İslamofobi bir tehlikedir.
en-tr
What are you looking for, sir?
Ne arıyorsunuz bayım?
en-tr
Can you make Swiss cheese?
İsviçre peyniri yapabilir misin?
en-tr
Tom reviewed his notes.
Tom notlarını gözden geçirdi.
en-tr
There used to be a giant statue of Athena inside the Parthenon.
Parthenon'un içinde dev bir Athena heykeli vardı.
en-tr
The temple of Athena Nike is dedicated to the goddess Athena.
Athena Nike tapınağı, tanrıça Athena'ya adanmıştır.
en-tr
"Nike" means victory in ancient Greek.
"Nike", eski Yunanca'da "zafer" anlamına gelir.
en-tr
I want to become a famous artist.
Ünlü bir ressam olmak istiyorum.
en-tr
Nothing could be worse than that.
Daha beteri olamaz.
en-tr
I want everything out in the open.
Her şeyin ortaya çıkmasını istiyorum.
en-tr
There isn't anything left to eat.
Yiyecek bir şey kalmadı.
en-tr
Pluto is so small.
Plüton çok küçük.
en-tr
The doctor is expecting you.
Doktor seni bekliyor.
en-tr
Tom taught me to fold an origami shuriken.
Tom bana origami ile şuriken yapmayı öğretti.
en-tr
Please make your payment in dollars.
Lütfen ödemenizi dolarla yapınız.
en-tr
I always pay my monthly rent in Euros.
Aylık kiramı her zaman euro olarak öderim.
en-tr
That's all he can do.
Elinden gelen bu.
en-tr
He joined the Algerian Muslim Scouts.
Cezayirli Müslüman İzciler Birliği'ne katıldı.
en-tr
He was able to recite long passages of the Quran.
Kuran'dan uzun sureler okuyabiliyordu.
en-tr
This association was founded by an Algerian immigrant to Canada.
Bu dernek Kanada'daki bir Cezayirli göçmen tarafından kuruldu.
en-tr
His new favorite topic changed from politics to Islamic history.
İlgi alanı politikadan İslam tarihine kaymıştı.
en-tr
He moved to Bejaia, Algeria.
Cezayir'de bulunan Bicâye'ye taşındı.
en-tr
This is a job for life.
Bu ömürlük bir iş.
en-tr
His life revolved around drugs and sex.
Uyuşturucu ve seks üzerine kurulu bir hayatı vardı.
en-tr
Give me a summary of the book.
Bana kitabın bir özetini çıkar.
en-tr
They are trying to destroy our language.
Dilimizi bozmaya uğraşıyorlar.
en-tr
The danger is real.
Tehlike gerçek.
en-tr
Let's go fishing together sometime.
Bir ara beraber balık tutmaya gidelim.
en-tr
Trump wants to buy Greenland.
Trump, Grönland'ı satın almak istiyor.
en-tr
Danish officials rejected Trump's offer to buy Greenland.
Danimarkalı yetkililer Trump'ın Grönland'ı satın alma teklifini reddetti.
en-tr
"Trump wants to buy Greenland." "Why doesn't he try to buy Australia instead?"
"Trump, Grönland'ı satın almak istiyor." “Neden onun yerine Avustralya'yı satın almaya çalışmıyor?”
en-tr
Fishing is a significant sector in Algeria.
Balıkçılık Cezayir'de önemli bir sektördür.
en-tr
He's living in Algiers.
Cezayir kentinde yaşıyor.
en-tr
The separatists hate Algeria.
Ayrılıkçılar Cezayir'den nefret eder.
en-tr
Bouteflika led Algeria for twenty years.
Buteflika, Cezayir'i yirmi yıl boyunca yönetti.
en-tr
Bouteflika can't communicate efficiently.
Bouteflika verimli bir şekilde iletişim kuramıyor.
en-tr
I want to read a bit more on Algeria.
Cezayir hakkında biraz daha okuma yapmak istiyorum.
en-tr
Algeria isn't an effective democracy.
Cezayir etkili bir demokrasi değildir.
en-tr
Algeria doesn't want to be part of a new chapter of the Arab Spring.
Cezayir, Arap Baharı'nın yeni bir bölümünün parçası olmak istemiyor.
en-tr
Algeria underwent a liberation war against the French.
Cezayir, Fransızlara karşı bir özgürlük savaşı geçirdi.
en-tr
Algeria is one of the safest countries in Africa.
Cezayir, Afrika'daki en güvenli ülkelerden biridir.
en-tr
We don't want instability in Algeria.
Cezayir'de istikrarsızlık istemiyoruz.
en-tr
Bouteflika was born to Algerian parents in Oujda, Morocco.
Buteflika, Cezayirli bir ailenin çocuğu olarak Fas'ın Ucda kentinde doğdu.
en-tr
Houari Boumediene was Algeria's president until his death in 1978.
Huari Bumedyen, 1978'deki ölümüne dek Cezayir'in devlet başkanıydı.
en-tr
He left to Algeria.
Cezayir'e gitti.
en-tr
Bouteflika opened Algeria's economy to foreign investment.
Buteflika, Cezayir ekonomisini dış yatırıma açtı.
en-tr
Their eyes met for a brief moment.
Bir an için gözleri kesişti.
en-tr
Tom is an experienced basketball coach.
Tom tecrübeli bir basketbol koçu.
en-tr
I don't know who made this cake.
Bu keki kimin yaptığını bilmiyorum.
en-tr
Masako is a Japanese woman.
Masako, Japon bir kadındır.
en-tr
Tom was living in Boston in those days.
O günlerde Tom Boston'da yaşıyordu.
en-tr
Any student could solve this problem.
Bu soruyu her öğrenci yapabilir.
en-tr
Only a few children were in the park.
Yalnızca birkaç çocuk parktaydı.
en-tr
Do you want to watch a movie Saturday night?
Cumartesi gecesi bir film izlemek ister misin?
en-tr
I'm returning again.
Tekrar geri geliyorum.
en-tr
Do not expect prosperity from them.
Onlardan hayır bekleme.
en-tr
Don't expect goodness from them.
Onlardan hayır bekleme.
en-tr
Don't expect any good from them.
Onlardan hayır bekleme.
en-tr