english
stringlengths 2
1.48k
| non_english
stringlengths 1
1.45k
| language
stringclasses 49
values |
|---|---|---|
I didn't think you would need to do that.
|
Bunu yapman gerektiğini düşünmemiştim.
|
en-tr
|
I didn't think you would have to do that.
|
Bunu yapman gerekeceğini düşünmemiştim.
|
en-tr
|
I didn't think Tom would do that anymore.
|
Tom'un artık bunu yapmayacağını düşünmedim.
|
en-tr
|
I didn't think that I'd enjoy doing that.
|
Bunu yapmaktan zevk alacağımı düşünmemiştim.
|
en-tr
|
I didn't know you would do that with Tom.
|
Bunu Tom'la yapacağını bilmiyordum.
|
en-tr
|
Tom always does that with me.
|
Tom her zaman bunu benimle yapar.
|
en-tr
|
I had trouble hearing what was being said.
|
Ne söylendiğini duymakta zorlandım.
|
en-tr
|
Tom doesn't even know what Mary does.
|
Tom, Mary'nin ne yaptığını bile bilmiyor.
|
en-tr
|
Tom didn't let Mary drive him home.
|
Tom, Mary'nin onu eve bırakmasına izin vermedi.
|
en-tr
|
You can't blame us for being curious.
|
Merak ettiğimiz için bizi suçlayamazsın.
|
en-tr
|
You have until tomorrow to decide.
|
У тебе є там до завтра для прийняття рішення.
|
en-uk
|
I've eaten all I'm going to eat.
|
Yiyeceğim her şeyi yedim.
|
en-tr
|
Both of my parents were born in Boston.
|
Ebeveynlerimin ikisi de Boston'da doğdu.
|
en-tr
|
Tom was Mary's assistant last year.
|
Tom geçen sene Mary'nin asistanıydı.
|
en-tr
|
Tom won't want to sit next to Mary.
|
Tom, Mary'nin yanında oturmak istemeyecek.
|
en-tr
|
None of Tom's classmates waited for him.
|
Tom'un sınıf arkadaşlarından hiçbiri onu beklemedi.
|
en-tr
|
All of Tom's teammates seem to like him.
|
Tom'un takım arkadaşlarının hepsi ondan hoşlanıyor gibi görünüyor.
|
en-tr
|
All of Tom's teammates seem to respect him.
|
Tom'un takım arkadaşlarının hepsi ona saygı duyuyor gibi görünüyor.
|
en-tr
|
None of Tom's teammates seem to like him very much.
|
Tom'un takım arkadaşlarından hiçbiri onu çok fazla seviyor gibi görünmüyor.
|
en-tr
|
Tom is a cold-hearted person.
|
Tom katı yürekli bir kişidir.
|
en-tr
|
Tom has a very distinct idiolect.
|
Tom'un çok değişik bir bireysel dili var.
|
en-tr
|
Only when I visited “The Happy” did I realize that I'm unhappy.
|
Ancak "Mutlu"yu ziyaret ettiğim vakit mutsuz olduğumu fark ettim.
|
en-tr
|
Tom is a formidable man.
|
Tom heybetli bir adam.
|
en-tr
|
Do it by yourselves.
|
Tek başına yap.
|
en-tr
|
Wake me up at 2:30.
|
Beni iki buçukta uyandır.
|
en-tr
|
I don't think that many people liked that movie.
|
O filmi çok insanın beğendiğini sanmıyorum.
|
en-tr
|
I'm not afraid of anybody except Tom.
|
Tom dışında kimseden korkmuyorum.
|
en-tr
|
I'm not afraid of anyone except Tom.
|
Tom dışında kimseden korkmuyorum.
|
en-tr
|
Tom has been giving money to Mary.
|
Tom Mary'ye para veriyor.
|
en-tr
|
I suspect that Tom is on vacation.
|
Tom'un tatile gittiğinden şüpheleniyorum.
|
en-tr
|
Did you read the letter Tom wrote?
|
Tom'un yazdığı mektubu okudun mu?
|
en-tr
|
I know that Tom loves basketball.
|
Tom'un basketbolu sevdiğini biliyorum.
|
en-tr
|
Tom has been giving Mary money.
|
Tom Mary'ye para veriyor.
|
en-tr
|
Is it true that you were there?
|
Orada olduğun doğru mu?
|
en-tr
|
I'd say that Tom is jealous.
|
Bence Tom kıskanıyor.
|
en-tr
|
I know Tom loves basketball.
|
Tom'un basketbolu sevdiğini biliyorum.
|
en-tr
|
Is it true you were there?
|
Orada olduğun doğru mu?
|
en-tr
|
Tom believes in the existence of God.
|
Tom, Tanrı'nın varlığına inanıyor.
|
en-tr
|
Tom was falling-down drunk.
|
Tom alkolün etkisiyle ayakta duramıyordu.
|
en-tr
|
Tom is as strong as a bull.
|
Tom boğa gibi güçlü.
|
en-tr
|
I have no place to sleep.
|
Uyuyacak yerim yok.
|
en-tr
|
Tom is in good standing.
|
Tom itibarlı biridir.
|
en-tr
|
I was numb with fear.
|
Korkudan donakalmıştım.
|
en-tr
|
Did Tom quit?
|
Tom işi bıraktı mı?
|
en-tr
|
Look what I got.
|
Bak, elimde ne var.
|
en-tr
|
Tom is a junkie.
|
Tom müptezel.
|
en-tr
|
Do you know Tom's son?
|
Tom'un oğlunu tanıyor musun?
|
en-tr
|
When did Tom see it?
|
Tom onu ne zaman gördü?
|
en-tr
|
It's already 2:30.
|
Вже пів на третю.
|
en-uk
|
Tom is quite forgetful, isn't he?
|
Tom oldukça unutkan, değil mi?
|
en-tr
|
I could sense that.
|
Sezebiliyordum.
|
en-tr
|
I like to eat nuts.
|
Kuruyemiş yemeyi severim.
|
en-tr
|
Just be yourselves.
|
Kendiniz olun sadece.
|
en-tr
|
As usual, Tom came late.
|
Tom alışıldığı üzere geç geldi.
|
en-tr
|
Most of us did that.
|
Onu çoğumuz yaptık.
|
en-tr
|
Tom was scolded.
|
Tom azarlandı.
|
en-tr
|
I asked Tom not to leave.
|
Tom’dan ayrılmamasını istedim.
|
en-tr
|
You should eat this.
|
Bunu yemelisin.
|
en-tr
|
I can't vouch for Tom.
|
Tom'a kefil olamam.
|
en-tr
|
Did Tom miss something?
|
Tom bir şey kaçırdı mı?
|
en-tr
|
Where did you hit Tom?
|
Tom'un neresine vurdun?
|
en-tr
|
I graduated last year.
|
Geçen yıl mezun oldum.
|
en-tr
|
Tom's brother is a nurse.
|
Tom'un erkek kardeşi hemşiredir.
|
en-tr
|
Lunch isn't ready yet.
|
Öğle yemeği henüz hazır değil.
|
en-tr
|
That was my first job.
|
O benim ilk işimdi.
|
en-tr
|
Has Tom moved to Boston?
|
Tom Boston'a taşındı mı?
|
en-tr
|
Tom's hair is very curly.
|
Tom'un saçı çok kıvırcık.
|
en-tr
|
Tom hates me now.
|
Tom artık benden nefret ediyor.
|
en-tr
|
I threw an apple at Tom.
|
Tom'a bir elma fırlattım.
|
en-tr
|
I enlisted in the navy.
|
Donanmaya katıldım.
|
en-tr
|
I know well what Tom wants.
|
Tom'un ne istediğini iyi biliyorum.
|
en-tr
|
I got home early today.
|
Bugün eve erken geldim.
|
en-tr
|
Tom is a parolee.
|
Tom şartlı tahliyeli.
|
en-tr
|
Tom is wearing the same tie today that he wore yesterday.
|
Tom bugün dün giydiği aynı kravatı giyiyor.
|
en-tr
|
Three months after Tom and Mary met, they got married.
|
Tom ve Mary tanıştıktan üç ay sonra evlendi.
|
en-tr
|
Neither Tom nor Mary has been looking for a new job.
|
Ne Tom ne de Mary yeni bir iş aramıyor.
|
en-tr
|
I don't remember where I met Tom for the first time.
|
Tom'la ilk nerede tanıştığımızı hatırlamıyorum.
|
en-tr
|
Tom went to the convenience store to get some milk.
|
Tom markete süt almaya gitti.
|
en-tr
|
Tom reached into his toolbox and took out a hammer.
|
Tom alet çantasına uzanıp bir çekiç çıkardı.
|
en-tr
|
Tom doesn't know anything about raising chickens.
|
Tom tavuk yetiştirme hakkında hiçbir şey bilmiyor.
|
en-tr
|
Tom and Mary didn't want to go to the same place.
|
Tom ve Mary aynı yere gitmek istemediler.
|
en-tr
|
Tom went to the corner store to buy some butter.
|
Tom tereyağı almak için bakkala gitti.
|
en-tr
|
Tom has attempted suicide three times this year.
|
Tom bu yıl üç kere intihar girişiminde bulundu.
|
en-tr
|
Tom and I don't eat out as often as we used to.
|
Tom ve ben dışarıda eskisi kadar sık yemek yemiyoruz.
|
en-tr
|
Neither Tom nor Mary has a diplomatic passport.
|
Ne Tom'un ne de Mary'nin diplomatik bir pasaportu var.
|
en-tr
|
Tom is unaware of what's happening in Boston.
|
Tom, Boston’da neler olup bittiğinin farkında değil.
|
en-tr
|
Tom and Mary wanted to watch the same movie.
|
Tom ve Mary aynı filmi izlemek istediler.
|
en-tr
|
Tom steals from both the rich and the poor.
|
Tom hem zenginlerden hem de fakirlerden çalar.
|
en-tr
|
Tom has been assigned to the Boston office.
|
Tom Boston ofisine atandı.
|
en-tr
|
Tom carried Mary's suitcase up to her room.
|
Tom Mary'nin valizini odasına taşıdı.
|
en-tr
|
Tom stole from both the rich and the poor.
|
Tom zenginden de fakirden de çalıyordu.
|
en-tr
|
Tom moved closer to see what was going on.
|
Tom olanları görebilmek için yakınlaştı.
|
en-tr
|
Tom is pretty difficult to get along with.
|
Tom geçinmesi oldukça zor biri.
|
en-tr
|
Tom is old enough to do whatever he wants.
|
Tom'un yaşı ne istiyorsa yapabilecek kadar büyük.
|
en-tr
|
Tom has suffered from migraines for years.
|
Tom migren ağrılarından yıllarca çekti.
|
en-tr
|
Tom bought some groceries on his way home.
|
Tom eve gelirken biraz market alışverişi yaptı.
|
en-tr
|
Tom blew all his money gambling on horses.
|
Tom tüm parasını beygire yatırdı.
|
en-tr
|
Tom and Mary wrote several songs together.
|
Tom ve Mary birlikte birkaç şarkı yazdı.
|
en-tr
|
Neither Tom nor Mary has an older brother.
|
Tom'un da Mary'nin de abisi yok.
|
en-tr
|
Neither Tom nor Mary has a son named John.
|
Ne Tom'un ne de Mary'nin John isminde bir oğulları var.
|
en-tr
|
Subsets and Splits
No community queries yet
The top public SQL queries from the community will appear here once available.