english
stringlengths 2
1.48k
| non_english
stringlengths 1
1.45k
| language
stringclasses 49
values |
---|---|---|
I like listening to ambient music at night.
|
Gece ambient müzik dinlemesini seviyorum.
|
en-tr
|
The pro-Kurdish movement in Turkey is less Islamophobic and pro-Zionist than its counterpart in Algeria.
|
Türkiye'deki Kürtçü hareket Cezayir'deki emsalinden daha az İslam düşmanı ve Siyonizm taraftarı.
|
en-tr
|
Tom was excommunicated from the cult.
|
Tom tarikattan aforoz edilmişti.
|
en-tr
|
You should've done it yesterday.
|
Dün yapmış olmalıydın.
|
en-tr
|
Do you know how to speak either French or English?
|
Fransızca veya İngilizce konuşmayı biliyor musun?
|
en-tr
|
Do you know how to speak both French and English?
|
Hem İngilizce hem Fransızca konuşmasını biliyor musun?
|
en-tr
|
Do you study French there?
|
Orada Fransızca çalışıyor musun?
|
en-tr
|
There are never any war criminals on the winning side.
|
Kazanan tarafta asla savaş suçlusu olmaz.
|
en-tr
|
Only fools and dead men don't change their minds.
|
Sadece ölüler ve deliler fikir değiştirmez.
|
en-tr
|
I believe people are basically good.
|
İnsanların temelde iyi olduğuna inanırım.
|
en-tr
|
That's a boldfaced lie.
|
Kuyruklu yalan.
|
en-tr
|
Don't mess with me again, or you'll pick up your teeth with broken fingers.
|
Bir daha bana bulaşma, yoksa dişlerini yerden kırık parmaklarınla toplarsın.
|
en-tr
|
If I get my hands on Tom, I'll kick his punk ass.
|
Tom'u elime geçirirsem dayak manyağı yapacağım.
|
en-tr
|
May I ask why you did that?
|
Bunu neden yaptığını sorabilir miyim?
|
en-tr
|
Who'll pay us those losses?
|
O kayıpları bize kim ödeyecek?
|
en-tr
|
They're playing good cop and bad cop with us.
|
Bizimle iyi polis, kötü polis oynuyorlar.
|
en-tr
|
She's no different from them. She's just trying to play the good cop.
|
Onlardan hiçbir farkı yok. İyi polisi oynamaya çalışıyor sadece.
|
en-tr
|
He's both a hawkish dove and a dovish hawk.
|
O hem şahin kanadından bir güvercin hem de güvercin kanadından bir şahin.
|
en-tr
|
I don't believe in turning the other cheek.
|
Sana vurana diğer yanağını uzatma felsefesine inanmıyorum.
|
en-tr
|
She has an unhealthy obsession with Tom.
|
Tom'a hastalık derecesinde kafayı takmış durumda.
|
en-tr
|
He's the neighborhood lunatic.
|
Mahallenin delisi o.
|
en-tr
|
She's the local lunatic.
|
Mahallenin delisi o.
|
en-tr
|
You are wasting our time.
|
Ви марнуєте наш час.
|
en-uk
|
I've directed about thirty movies.
|
30 civarı filme yönetmenlik yaptım.
|
en-tr
|
Tom was also a witness to that.
|
Buna Tom da şahitti.
|
en-tr
|
I like the transparency of Donald Trump.
|
Donald Trump'ın dobralığını seviyorum.
|
en-tr
|
Have you seen the cameo appearances of Donald Trump?
|
Donald Trump'ın cameolarını izlediniz mi?
|
en-tr
|
I didn't really have time to do that.
|
Onu yapmak için gerçekten zamanım yoktu.
|
en-tr
|
I know some of those boys.
|
O çocuklardan bazılarını tanıyorum.
|
en-tr
|
I know some of those girls.
|
O kızlardan bazılarını tanıyorum.
|
en-tr
|
It's a pity that you have to go.
|
Ne yazık ki gitmek zorundasın.
|
en-tr
|
It's a pity you have to go.
|
Ne yazık ki gitmek zorundasın.
|
en-tr
|
Antisemitism is leftism for fools.
|
Yahudi düşmanlığı aptal solculuğudur.
|
en-tr
|
They shall leave.
|
Paşa paşa gidecekler.
|
en-tr
|
I won't name names.
|
İsim zikretmeyeceğim.
|
en-tr
|
Rainwater is clean.
|
雨水是乾淨的。
|
en-zh
|
The key is the symbol of St. Peter.
|
Anahtar St. Peter'in sembolüdür.
|
en-tr
|
What was your role in all this?
|
Bütün bunda senin rolün neydi?
|
en-tr
|
I'm a housewife and a mother of three.
|
Ben üç çocuk annesi bir ev hanımıyım.
|
en-tr
|
I'm a housewife and a mother of three children.
|
Ben üç çocuk annesi bir ev hanımıyım.
|
en-tr
|
What I will do is to remain quiet.
|
Yapacağım şey sessiz kalmak.
|
en-tr
|
Data for this study was collected from 1.6 million adolescents across 146 countries.
|
Bu çalışma için veriler 146 ülkedeki 1,6 milyon ergenden toplanmıştır.
|
en-tr
|
Where he will go is still unclear.
|
Nereye gideceği hala belirsiz.
|
en-tr
|
The study finds young people everywhere in the world do not exercise enough.
|
Çalışma, dünyanın her yerindeki gençlerin yeterince egzersiz yapmadığını tespit ediyor.
|
en-tr
|
What you will find is nothing more than an old, empty house.
|
Bulacağınız şey eski, boş bir evden başka bir şey değil.
|
en-tr
|
Arthur Brand is an art detective.
|
Arthur Brand bir sanat dedektifidir.
|
en-tr
|
We really believe in what we're doing.
|
Yaptığımız şeye yürekten inanıyoruz.
|
en-tr
|
What do you think about the death penalty?
|
Ölüm cezası hakkında ne düşünüyorsun?
|
en-tr
|
I was unable to best Tom.
|
Tom'u yenemedim.
|
en-tr
|
Mary's father made her life hell.
|
Babası Mary'ye hayatı zindan etti.
|
en-tr
|
No one gets in this room.
|
Bu odaya hiç kimse girmesin.
|
en-tr
|
Why don't you just admit you're wrong?
|
Hatalı olduğunu kabul etsene işte.
|
en-tr
|
When you're wrong, you should admit it.
|
Hatalı olduğunda kabul etmelisin.
|
en-tr
|
I'm not sure, but I think that you may be wrong.
|
Emin değilim ama bence yanılıyor olabilirsin.
|
en-tr
|
I'm not sure, but I think you may be wrong.
|
Emin değilim ama bence yanılıyor olabilirsin.
|
en-tr
|
I believe I am indeed not wrong.
|
Ben de yanılmadığıma inanıyorum.
|
en-tr
|
I believe that I am indeed not wrong.
|
Ben de yanılmadığıma inanıyorum.
|
en-tr
|
I can't find my socks.
|
Çoraplarımı bulamıyorum.
|
en-tr
|
The brown dog ate the rabbit.
|
Kahverengi köpek tavşanı yedi.
|
en-tr
|
I was too short to see over the wall.
|
Duvarın üstünden bakmaya boyum yetmiyordu.
|
en-tr
|
It wasn't my intention to do that.
|
Niyetim bunu yapmak değildi.
|
en-tr
|
We can't rule that out.
|
Bunu göz ardı edemeyiz.
|
en-tr
|
Too long; didn't read.
|
Okumadım kardeş, durumumuz yoktu.
|
en-tr
|
I won't go home until Monday.
|
Pazartesi gününe kadar eve gitmeyeceğim.
|
en-tr
|
He was the head of the League of Militant Atheists.
|
Militan Ateistler Birliği başkanıydı.
|
en-tr
|
We have three divers now searching for a gun that we believed that the suspect threw off the bridge.
|
Şüphelinin köprüden attığına inandığımız bir silahı şu an arayan üç dalgıcımız var.
|
en-tr
|
I wonder when Tom plans to leave.
|
Tom'un ne zaman ayrılmayı planladığını merak ediyorum.
|
en-tr
|
You don't think that I can do this, do you?
|
Bunu yapabileceğimi sanmıyorsun, değil mi?
|
en-tr
|
No one's ever come back from there.
|
Oradan geri dönen olmadı.
|
en-tr
|
Tom was tried in a kangaroo court.
|
Tom bir düzmece mahkemede yargılandı.
|
en-tr
|
Nobody's ever come back from there.
|
Oradan geri dönen olmadı.
|
en-tr
|
How many women work in this factory?
|
Bu fabrikada kaç tane kadın çalışıyor?
|
en-tr
|
What time does your last class end?
|
En son dersin kaçta bitiyor?
|
en-tr
|
What time do you leave your house for school?
|
Okul için evinden saat kaçta çıkıyorsun?
|
en-tr
|
How many cafeterias are on this campus?
|
Bu kampüste kaç tane kafeterya var?
|
en-tr
|
You should go to bed immediately.
|
Hemen yatağa gitmelisin.
|
en-tr
|
Dogs have owners, but cats have staff.
|
Köpeklerin sahibi, kedilerin ise hizmet edeni vardır.
|
en-tr
|
Do you have a soccer ball?
|
Futbol topun var mı?
|
en-tr
|
She's the youngest of all my brothers and sisters.
|
En küçük kardeşim o.
|
en-tr
|
Do you have a football?
|
У вас є футбольний м'яч?
|
en-uk
|
"This is impossible!" "Possible."
|
"Bu imkansız!" "Mümkün."
|
en-tr
|
She was not of interest to Tom.
|
O, Tom'un ilgisini çekmedi.
|
en-tr
|
He was not of interest to Tom.
|
O, Tom'un ilgisini çekmedi.
|
en-tr
|
I wanted Tom to come home early.
|
Tom'un eve erken gelmesini istedim.
|
en-tr
|
I have to wash my hair.
|
Saçımı yıkamak zorundayım.
|
en-tr
|
Sami has a good heart.
|
Sami iyi bir kalbe sahip.
|
en-tr
|
Sami had a good heart.
|
Sami iyi bir kalbe sahipti.
|
en-tr
|
He is an ordinary man.
|
Sıradan bir adam.
|
en-tr
|
He has his wife.
|
Kendi karısı var.
|
en-tr
|
How much do you think that it costs?
|
Sence bu kaç paradır?
|
en-tr
|
I shouldn't've called.
|
Aramamalıydım.
|
en-tr
|
This is a conspiracy.
|
Bu bir komplo.
|
en-tr
|
He's not going to reveal his real name.
|
Gerçek adını açıklamayacak.
|
en-tr
|
I'd like to come to your party.
|
Partinize gelmek istiyorum.
|
en-tr
|
Tom was reading a brick-thick book.
|
Tom tuğla kalınlığında bir kitap okuyordu.
|
en-tr
|
Tom is wearing a wire.
|
Tom'un üzerinde mikrofon var.
|
en-tr
|
Tom is home on Mondays.
|
Tom pazartesileri evdedir.
|
en-tr
|
Tom is obviously high.
|
Tom belli ki pilot olmuş durumda.
|
en-tr
|
Tom's fear of school shootings caused him to homeschool his children.
|
Okul saldırısı korkusu Tom'un çocuklarını evde eğitmesine neden oldu.
|
en-tr
|
This song is a crowd-pleaser.
|
Bu herkesin sevdiği bir şarkı.
|
en-tr
|
Subsets and Splits
No community queries yet
The top public SQL queries from the community will appear here once available.